29 Mart 2022
KARŞI DAVA NEDİR?
KARŞI DAVA NEDİR?
Karşı dava HMK md. 132-135 maddeleri arasında düzenlenmiş bir dava çeşididir. Kanun hükmünde öncelikle “Karşı davanın açılabilmesinin şartları” düzenlenmiş olup bu şartların oluşabilmesi halinde diğer hükümlerin işlerlik kazanacağı düzenlenmektedir.
Öncelikle karşı davayı tanımlamak gerekirse karşı dava, derdest bir davada, davalının aynı mahkemede davacıya karşı açtığı bir davadır.
Karşı davanın açılabilmesi için HMK kapsamında gerek usuli gerekse de esasa yönelik olarak birtakım dava şartları mevcuttur. Karşı davanın açılabilmesi için bu dava şartlarının tamamlanması gerekmektedir. Usul ve esasa yönelik incelenecek dava şartlarında öncelikle usul dava şartları daha sonra da esasa yönelik dava şartlarından inceleme yapılmaktadır.
Genel bir bakış açısından “Karşı Dava”:
Genel itibariyle HMK’da farklı maddelerde de sık sık geçen “Karşı dava” HMK md.132-135 maddeleri arasında düzenlenen bir dava çeşididir. Karşı dava eski HUMK döneminde 202 vd. maddelerinde düzenlenmektedir.
Karşı davanın tanımına bakacak olursak, derdest olan yani açılmış ve görülmekte olan bir davadaki davalı kişinin davacı kişiye karşı açtığı davadır. Dolayısıyla karşı dava ile birlikte derdest olan davadaki davalı kişi açtığı karşı dava ile ilk açılmış olan davadaki davalı sıfatıyla yapacağı savunmaların ötesinde kendisinin de mahkemeden talep etti haklar ile talep sonucu isteme hakkına haiz olmaktadır.
Karşı Dava Şartları
HMK md. 132 hükmünde karşı dava açılabilmesinin şartları sayılmaktadır, bu şartlar yerine getirilmediği taktirde karşı dava açılamayacaktır.
Bu şartları incelemek gerekirse, karşı davanın açılabilmesi için önce usuli şartlara bakmak gerekirse,
KARŞI DAVANIN AÇILABİLMESİ İÇİN USUL BAKIMINDAN DAVA ŞARTLARI
ve
KARŞI DAVA AÇMA SÜRESİ
- Asıl davanın açılmış ve halen görülmekte olması, kısaca asıl davanın derdest olması gerekmektedir. Karşı dava, görülmekte olan bir davaya karşı açılmaktadır dolayısıyla bir karşı davadan söz edilebilmesi için halihazırda derdest bir davanın bulunması gerekmektedir. Bu görülmekte olan (derdest) davanın sonuçlandırılmamış olması gerekir. Dolayısıyla hangi sebeple olursa olsun karşı davanın açılması için gerekli derdest dava son bulmuş olursa artık usul dava şartı olan derdest dava şartı gerçekleşmeyecek olacak dolayısıyla karşı dava açılamayacaktır.
- HMK md. 132/1-a bendinde düzenlenen bu hükmün yanı sıra HMK’da düzenlenmeyen fakat HUMK döneminde olan ve doktrinde de kabul edilen bir diğer şart, derdest dava ile karşı davanın aynı yargı yolunda olması gerektiğidir. Dolayısıyla mahkemeler yargı yolu ayırımını yapması gerekecek ve idari yargı görevine giren bir durumla karşılaşan mahkeme heyeti durumu re’sen gözeterek karşı dava olarak açılan bir idari davada görevsizlik kararı verecektir. Sonuç olarak adli yargıda derdest bir davaya idari yargıda karşı dava açılamayacaktır
- Esasa cevap süresinde açılması, karşı davanın açılması ve karşı dava açma süresine bakacak olursak HMK md. 133/1 fıkrasına göre karşı davanın açılabilmesi, karşı dava açma süresi cevap dilekçesi verilmesi veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmesine bağlıdır. Eğer verilen bu şartlardan yani süreden sonra karşı dava açılır ise karşı dava süresi içerisinde açılmamış sayılacak dolayısıyla mahkeme davaların ayrılmasına karar verecektir.
HMK md.133 hükmü ile davalıya hem cevap dilekçesi ile bu davanın açılabilmesi imkanı verilmiş hem de esasa cevap süresi içerisinde ayrı bir dilekçe imkanı sağlanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki esasa cevap dilekçesi verme süresi dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. HMK md. 133’te getirilen bu düzenleme ile davalı taraf karşı dava açma imkanının varlığından bihaber ise ve esasa cevap süresinin başlangıcında cevap dilekçesini sunmuş ise karşı dava açma hakkını kaybetmemiş olacak geri kalan süre bitimine kadar vereceği ek bir dilekçe ile karşı davayı açmış olabilecektir. HMK md.127 hükmünde belirtilen hallerde cevap dilekçesinin verilebilmesi için davalıya ek süre verilmesi durumunda yine karşı dava açılabilmesi bu ek süre içerisinde gerçekleşebilecektir.
KARŞI DAVANIN AÇILABİLMESİ İÇİN ESASA İLİŞKİN DAVA ŞARTLARI
Karşı dava açılabilmesinin esasa yönelik şartlarına bakmak gerekirse,
-
Talepler arasında ilişki veya davalar arasında ilişki olması:
-
Takas veya mahsup bakımından:
HMK md.132/1-b hükmünde kanun koyucu karşı davada ileri sürülecek talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında bir ilişki aramış ve bu ilişkinin takas veya mahsup ilişkisi olması kriterini kullanmıştır. Bunun yanı sıra başka bir seçenek olarak da iki dava arasında bağlantı olması kriterini ileri sürmüştür. Dolayısıyla bu dar kriteri karşılamayan bir talep “karşı dava” olarak nitelendirilmeyecektir.
Takas veya mahsup ilişkisine bakacak olursak, takas kavramı karşılıklı, muaccel ve aynı cins iki borcun olması durumunda borçlulardan herhangi birinin talep sonucu olarak hem alacaklı hem borçlu olan kişi tarafından eğer borçları eşit ise iki borcun da son bulması fakat arada miktar farkı varsa talep edilen oranca borcun tahsil edilmesi suretiyle borcu sona erdiren bir yoldur.
Mahsup ise alacaklının alacağı bakımından miktarda indirimi ifade etmektedir. Uygulamada genellikle takas tahsilat aşamasında karşımıza gelirken mahsup henüz borç-alacak kalemleri hesaplanırken dolayısıyla tarhiyat aşamasında karşımıza gelmektedir.
-
Asıl dava ile karşı dava arasında bağlantı bulunması bakımından:
HMK md.132/1-b hükmünde sayılan esas bakımından dava şartının diğer bir seçimlik şartı da davalar arasında yani asıl dava ile karşı dava arasında bir bağlantı bulunmasıdır. Burada karşımıza bağlantı kavramından ne anlamamız gerektiği sorunu çıkmaktadır. HMK sistematiğinde bağlantı kavramına bakacak olursak, HMK’nın farklı maddelerinde değinilen bağlantı kavramına HMK md.166/4 maddesinde kanun koyucu tanım getirerek:
“Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” Demektedir. Dolayısı ile eşlerden birinin açtığı boşanma davasına karşı diğer eşin açacağı karşı davada bağlantı HMK md.166/4 anlamında bağlantıyı sağlayacaktır.
Hukuki Yarar Sorunu
Asıl davanın davalısının açacağı karşı davada karşımıza hukuki yarar problemi çıkmaktadır. Asıl dava davasının açacağı karşı davadaki talep sonucundaki hukuki yararın asıl davadaki hukuki yarara eşit veya dava fazla olması gerektiği doktrinde hakim görüştür.
Son olarak,
Hüküm verilmesi açısından karşı davaya baktığımızda asıl davayı ve karşı davayı birlikte inceleyen mahkeme her iki dava hakkında tek hüküm vermektedir. Mahkeme vereceği hüküm ile asıl davadaki ve karşı davadaki kararlara ayrı ayrı yer vermelidir. Uygulamada sıklıkla boşanma davalarında asıl davanın davalısının (karşı davanın davacısı) açtığı karşı davadaki taleplerini yeterli incelemeyerek asıl davanın boşanma talebinin kabulü ile yetinmekte ve karşı davayı reddetmektedir fakat asıl dava ile karşı davadaki boşanmaya dair talepler, talep sonuçları farklı olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu şekilde göz ardı edilerek yerel mahkemece verilen kararların daha sonra Yargıtay tarafından sıklıkla bozulduğu görülmektedir.
KARŞI DAVAYA KARŞI DAVA AÇILAMAMASI
HMK md.132/3 “Karşı davaya karşı, dava açılamaz.” Denilerek karşı davaya karşı dava açılması yasağını getirmiştir. Kanun koyucu bu düzenleme ile yargılamaların sürümcemede kalmasının önüne geçmektedir.
KARŞI DAVA HARCI
Karşı dava, Harçlar Kanunu md.6 düzenlemesine göre müstakil davalar gibi harca tabidir. Dolayısıyla davalı, karşı dava için başvurduğunda harcını yatırması gerekmektedir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında bakıldığında eğer esasa cevap süresi içerisinde karşı dava açılmış ve buna müteakip harcı yatırılmamış ise bu davanın karşı dava olarak nitelendirilmemesine yol açtığı görülmektedir. Sonradan verilen sürede harcın yatırılması durumunda ise karşı dava niteliği incelenebilir hale gelmektedir. Buna ilişkin Yargıtay 2.HD 2010/4531 E. 2010/8572 K. 29.04.2010 Karar tarihli kararında “Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bentte açıklanan nedenlerle mahkeme hüküm fıkrasının 2. Bendinde yer alan ziynetlere ilişkin bölümün hükümden çıkarılmasına, bunun yerine 2.bent olarak <davalı kadın tarafından usulüne uygun harcın ödenerek açılmış bir dava ya da karşılık dava bulunmadığından ziynetler yönünden karar verilmesine yer olmadığına..”
KARŞI DAVADA GÖREVLİ MAHKEME
HMK’da görev bakımından karşı davada güzenleme md.4’te geçmektedir. Madde düzenlemesi bakımından “Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,” demektedir. Malvarlığı ve şahısvarlığına ilişkin davalarda ise aksine bir düzenleme bulunmadıkça HMK md.2’ye göre asliye hukuk mahkesi görevli olduğu için asıl dava ve karşı dava asliye hukuk mahkemesinde incelenecektir.
KARŞI DAVADA YETKİ
Yetki bakımından karşı davaya ilişkin düzenleme HMK md.13’te yer almaktadır. Bu madde hükmüne göre:
“Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir.” Eğer taraflar HMK md.17’ye göre asıl davanın yetkisini tayin etmişlerse karşı dava da burada açılabilecektir.
KANUN YOLU
Asıl davayı ve karşı davayı inceleyen mahkeme her iki dava bakımından da tek bir hüküm verecek olsa da bu hükümde iki dava açısından da varmış olduğu kararlara yer verecektir. Bu iki dava bakımından ayrı kararlar tahsis edildiği için bu davalar birbirinden ayrı olarak süresi içerisinde kanun yoluna tabi olabileceklerdir.
KARŞI DAVA DİLEKÇESİ (BOŞANMA DAVASI)
İSTANBUL NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE
DOSYA ESAS NO : …/… E.
CEVAP VEREN DAVALI (KARŞI DAVACI) : (TCK NO: )
(ADRES)
VEKİLİ : Polat-Polat Avukatlık Ortaklığı
ADRES : Evliya Çelebi Mah. Refik Saydam Cad. No:23/5 Beyoğlu, İstanbul
DAVACI
KARŞI DAVALI :
KONU : Davaya cevaplarımızın ve karşı davamızın sunulmasını içerir.
AÇIKLAMALAR :
MADDİ OLAYIN ÖZETİ
- Davalı eş, mahkemenizdeki …. E. Sayılı dosyası ile, müvekkilimiz ile yaşadığı evliliğin artık taraflarca çekilemez hale geldiğini, TMK md.166 gereği evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını iddia etmiştir.
ESASA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
- Davacı eşin asıl dava dosyasında ileri sürdüğü iddialara bakacak olursak müvekkilin başka kadınlarla birliktelik yaşadığı ve bu birlikteliği uzun yıllardır kendisinden saklandığını, müvekkilimizin eve geç gelmelerinin son zamanlarda sıklaştığı ve bunu iş yemeği olarak bahane ettiği tüm bu sebeplerden dolayı aralarında huzursuzlukların, tartışmaların çıktığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını iddia etmiştir.
- Davacı eşin iddiaları soyut, mesnetsiz ve asılsızdır. Şöyle ki müvekkilimiz çalıştığı işteki konumu itibari ile çeşitli sektörlerden çeşitli insanlarla iş yemeği yemektedir fakat bu yemekte diğer iş arkadaşları da bulunduğu gibi belirlenmiş restaurantlarda erken saatlerde yenilmektedir. Davacı eşin dava dilekçesinde iddia ettiği üzere iki kişinin yediği bir yemek bulunmayıp bu yemeklerde geç saate kalındığı iddiaası da asıldır
- Yukarıda açıkladığımız tüm bu nedenlerden dolayı davacı eşin açtığı dava talebinin reddini talep etmekteyiz.
- Yine yukarıda belirtilen iddiaların artması ve bu suçlamaların evlilik birliğini müvekkilimiz açısından kaçınılmaz derecede sarsıntıya uğratması sonucu karşı dava açmamız kaçınılmaz olmuştur.
KARŞI DAVAMIZ :
- Asıl davadaki davacı eşin iddia ettiği tüm bu suçlamalar müvekkilimiz nezninde derin yaralar açmakta olup asıl davadaki davacı eşin bu suçlamaları yalnızca dava boyutunda kalmayıp aynı zamanda bunu aile ve sosyal çevreye de anlatmaları sonucu müvekkilim gerek aile gerek de sosyal çevresi bakımından zan altında bırakılmış, yapmadığı fiiller ile suçlandırılmış ve bu suçlamalar kendisinde manevi bir baskı yaratmıştır.
- Müvekkilimiz eşinin yaptığı bu suçlamalar müvekkilimizin kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaştığından müvekkilimizin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir. Müvekkilimiz eşinin tüm bu suçlamalarına karşılık her defasında kendisiyle konuşma yolunu denemiş, gerekirse karşılıklı olarak bir psikolog eşliğinde evlilik birliğini kurtarma yoluna gitmeleri gerektiğini söylemiş, eşinin tüm suçlamalarına karşı kendisi tepki göstermeyip yalnızca kendisiyle konuşmasını talep etmiştir. Müvekkil tüm bu çabalarına rağmen eşinden sağlıklı bir geri dönüş alamamıştır.
- Çocukların velayeti bakımından, gerek çocukların yaşlarının küçük olması gerekse de müvekkilimizin eşinin bu psikolojik reaksiyonlarının çocuklar üzerinde travma yaratmamasının müvekkil eşçe talep edilmesi dolayısıyla velayetlerinin müvekkilimize bırakılmasını talep ediyoruz.
- Müvekkilimizin verilecek karar sonucunda davacı, karşı davalı eşin aylık 15.000 TL kazanması ve çocuklarının da müvekkilin kuracağı yeni hayatta zorlanmaması, müvekkilemiz için 1.000 TLL, iki müşterek çocuk için ayrı ayrı 2.000 TL olmak üzere tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ediyoruz.
HUKUKİ NEDENLER : TMK, HMK ve diğer yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER : Tanık beyanları, bilirkişi incelemesi, telefon yazışmaları, kamera kayıtları
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle, müvekkilemiz aleyhine açılan asıl davanın reddine ve karşılık davamızın kabulüne, müşterek iki çocuğun da velayetlerinin müvekkilemize bırakılmasına, dava süresince müvekkilemizin yanında kalmalarına, yukarıda talep ettiğimiz miktarlarda tedbir nafakasına ve boşanmadan sonra gerçekleşecek yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına, müvekkilimizin gerek bu dava ve süreçten maddi ve manevi olarak etkilenmesinin karşılığı olarak karşı davalı eş aleyhine 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi olarak toplam 10.00 TL tazminata hükmedilmesine
Yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz. 27.03.2022
Ekler:
– Tanık listesi
– Vekaletname
– Yetki belgesi
Davalı & Karşı Davacı Vekili
Polat-Polat Avukatlık Ortaklığı