3 Kasım 2021
Hakaret Suçu
HAKARET SUÇU ( TCK M.125)
HAKARET SUÇU CEZASI
Bireyin haysiyeti ve onuru, hayatı ve vücut bütünlüğü değerleri kadar mühimdir. Hukuk düzeni, toplumsal yaşamın sürdürülebilirliği için gerekli olan bireysel ve toplumsal değerleri korumalıdır. Bu nedenle uluslararası insan hakları metinlerinde bireyler maddi ve manevi varlık açısından hukukun koruması altındadır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 17’de kişinin maddi ve manevi varlığı birlikte koruma altına alınmıştır. Ceza kanunu, öldürme ve yaralama gibi suç tiplerinde insanın maddi varlığını korumaktadır. Hakaret suçu bakımından korunan hukuki değer ise kişinin manevi bütünlüğü yani “şeref ve haysiyetidir”. Birey, manevi bütünlüğünü toplum nazarında sahip olduğu şeref ve haysiyet kavramlarıyla sağlamaktadır. Dolayısıyla bireyin şeref ve haysiyetine yönelik ihlalleri önlemek amacıyla hakaret suçu düzenlenerek yapılan bu ihlallere karşı müeyyideler öngörülmüştür. Hakaret suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hükümleri kapsamında olan ikinci kitabında Kişilere Karşı Suçlar başlığını taşıyan sekizinci bölümde 125-131 maddeleri arasında düzenlenmiştir. TCK m.131’de “Soruşturma ve kovuşturma koşulu” başlığıyla “şikayet” şartına yer verilmektedir. Hakaret suçunda fiilin “somut bir fiil veya olgu isnadı” ya da “sövmek” şeklinde işlenmesi bu suçun seçimlik hareketleri olarak öngörülmüştür. Hakaret suçu Türk Ceza Hukukunda şerefe karşı suçlar altında düzenlenen bir suç tipidir. Sekizinci bölümde, kişinin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğindeki aşağılama ve küçük düşürme fiillerini ceza yaptırımı altına alan “hakaret” ve “kişinin hatırasına hakaret” olmak üzere iki ayrı suç tipi düzenlenmiştir. Bu suçlar “genel tahkir suçları” olarak nitelendirilmektedir. Ceza Kanunda, bu suçların dışında “özel tahkir suçları” şeklinde nitelenebilecek bazı özel nitelikteki hakaret suçlarına da yer verilmektedir. TCK’da, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” (m. 299), “Devletin egemenlik alametlerini aşağılama” (m. 300), “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” (m. 301) ve “Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret” (m. 341) suçları, özel tahkir suçları kapsamında yer almaktadır. Hakaret suçu, kişinin onur, şeref ve saygınlığına karşı somut bir fiil veya olgu isnat ederek veya sövmek suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığına saldırılması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Hakaret suçunda, suçun bir haksız fiile tepki olarak işlenmesi TCK m. 129/1’de bir özel haksız tahrik hali olarak düzenlenmiştir. Genel haksız tahrik halinden ayrıldığı nokta ise hâkime cezanın indirilmesinin yanı sıra, somut olayın özelliklerine göre ceza vermekten tamamen vazgeçme imkânının tanınmış olmasıdır. TCK m. 129/2 uyarınca , hakaret suçunun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi durumunda, kişiye ceza verilmemektedir. TCK m. 129/3 gereğince, hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi durumunda, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Bu hüküm çerçevesinde karşılıklı hakaret şeklindeki cezasızlık sebebinin uygulama alanı bulabilmesi için belirli koşulların gerçeklemiş olması gerekir. Hakaret suçu ile korunan hukuki değer kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı ve diğer bireyler nezdindeki saygınlığıdır. Hakaret suçu kasten işlenebilir ve olası kastı da kapsamına almaktadır ve suç herhangi bir saik gerektirmemektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda göreceli olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Hakaret suçunda görevli mahkeme sulh ceza mahkemesidir. Ancak hakaret suçunda görevli mahkeme sulh ceza mahkemesi olmasına rağmen, bu suçun basın yoluyla işlenmesi durumunda asliye ceza mahkemesi görevli olacaktır. Hakaret suçu bakımından yetkili mahkemenin belirlenmesi için ilk önce suçun işlendiği yerin tespit edilmesi gereklidir.
HAKARET SUÇUNDA FAİL VE MAĞDURUN TESPİTİ
Hakaret suçu, fail bakımından bir özellik göstermemektedir. Hakaret suçu herkes tarafından işlenebilen bir suç tipidir ve cezai sorumluluk taşıyan herkes hakaret suçunun faili olabilir. Ancak “ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi” uyarınca tüzel kişiler hakaret suçunun faili değildir ancak mağduru olmalarına engel bir durum yoktur. Hakaret suçu basın yoluyla işlendiği takdirde suçun failinin kimler olduğu hususu 5187 sayılı Basın Kanununun 11. maddesine göre tespit edilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “hakaret suçu”nu düzenleyen 125. maddesinde de, “bir kimseye” ve “ bir kimsenin” denilmek suretiyle suçun mağdurunun herkesin olabileceği ifade edilmiştir. Kendisine hakaret edilen kişinin şeref duygusundan yoksun olması, bu fiilden etkilenmemesi suçun oluşumu üzerinde etkili değil dolayısıyla çocuklar ve akıl hastaları da, hakaret suçunun mağduru olabilir. Fakat ölümle birlikte hukuki anlamda kişilik de sona ereceğinden, ölmüş kişiler suçun mağduru olamazlar, bu sebeple ölmüş kişilere karşı hakaret suçunun işlenmesi mümkün değildir. Nitekim ölmüş kişilere yönelik tahkir fiilleri, TCK m.130 uyarınca kişinin hatırasına hakaret başlığı altında ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Doktrinde tüzel kişilerin mağdur olup olamayacağı hususu tartışmalıdır ancak kanaatimizce şeref kavramı yalnızca gerçek kişileri ilgilendirdiği için tüzel kişiler suçun mağduru olamazlar. TCK’nın “Mağdurun belirlenmesi” başlıklı 126. maddesinde “mağdurun belirliliği” ve “isnadın belirliliği” şeklinde iki husus düzenlenmiştir ve iki husus için de kanunun bağladığı sonuç aynıdır.
HAKARET SUÇU PARA CEZASI
Hakaret suçunun ortaya çıkmasına sebep olacak sözlerin tek tek kanunda sayılması imkansızdır. Hakaret suçunun meydana gelmesi için kişinin onur, şeref veya saygınlığını rencide edecek somut bir fiil veya olgu isnat edilmeli veya sövme yoluyla kişinin onur, şeref veya saygınlığına saldırılması gerekmektedir. Hakaret suçunda önemli olan kişiyi rencide eden, toplum içinde değersizleştiren fiillerin cezalandırılmasıdır.
Bir kimseye açık açık “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “geri zekalı”, “aptal”, “hayvan”, “müsvedde” vb. gibi sözler sarf etmenin hakaret suçunu oluşturacağı şüphesizdir. Kişiye isnat edilen somut olgu kişinin mevcut fiziksel veya psikolojik bir özelliğine karşı yapıldığında da hakaret suçunu oluşturur. Hakarete uğrayanın kişisel özellikleri dışında kalmak şartıyla kendisine isnat edilen fiil veya olgu ispatlanır ise hakaret suçu oluşmaz. Hakaret suçunu teşkil eden fiiller, sözle işlenebileceği gibi yazı, şekil, görüntü, el işareti veya mimiklerle de işlenebilir. Terbiyesiz, saygısız, riyakar, yalancı, lan, ulan gibi kaba ve nezaketsiz sözler ve davranışlar hakaret suçu oluşturmamaktadır. Olgusal bir gerçeği ifade eden sözler, beddua niteliğindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz. Beddua niteliğindeki sözler olduğundan Yargıtay tarafından hakaret suçu olarak kabul edilmemektedir. Dilekçe hakkı ve eleştiri, basının haber yayımlama hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen söz ve yapılan davranışlar hakaret kapsamına girmemektedir. Kamuoyu tarafından yaptıkları işler nedeniyle bilinen, tanınan kişilere (futbolcu, sanatçı özellikle politikacı) yönelik eleştiriler, normal kişilere yöneltilen eleştirilerden daha sert ve ağır olabilir. Bu kişilerin normal kişilere göre eleştiriye daha açık olmaları ve eleştiriye tahammül etmeleri gerekir.
Basit hakaret suçunun cezası TCK m.125/1 uyarınca 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Hakaret suçu için seçimlik ceza öngörüldüğü anlaşılmaktadır ve TCK m.50/2 uyarınca seçimlik cezalardan hapis tercih edilir ise, bu cezanın seçenek yaptırım olarak tekrar adlî para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Hakaret suçunun cezasının adli para cezası olması durumunda adli para cezası yıl olarak değil gün üzerinden belirlenmesi, artırım ve indirimin bunun üzerinden yapılarak ulaşılan miktarın bir gün için belirlenen miktarla çarpımı sonucu ceza verilmesi doğru olacaktır. Aynı şekilde temel gün sayısı belirlenirken suç tanımındaki hapis cezasının alt ve üst sınırı da dikkate alınmalıdır.
TCK m.125/3 uyarınca hakaretin kamu görevlisine karşı yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi, dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde suçun nitelikli hali ortaya çıkacaktır. Hakaret suçunun TCK m.125/3’de sayılan nitelikli hallerinin ortaya çıkması cezanın alt sınırının belirlenmesinde etkili olacaktır. Suçun nitelikli halinde hakaret suçunun cezası 1 yıl ile 2 yıl arasındadır ve cezanın alt sınırının bir yıldan az olması mümkün değildir. TCK m.125/3’de adlî para cezasına hükmedilebileceği açıkça belirtilmemiştir dolayısıyla hâkim yalnızca hapis cezasına hükmedebilecektir. TCK m.125/4 uyarınca hakaret suçunun alenen işlenmesi suçun diğer nitelikli halini oluşturmaktadır. Eğer suç alenen işlenmişse verilecek ceza altıda bir oranında artırılacaktır. Hâkim somut olayda TCK m.61/1 uyarınca hakaretten dolayı temel cezayı belirlerken suçun aleni olarak işlenmiş olmasını değerlendirmeye almayacak, bu durumu nitelikli haller sırasında uygulayarak cezayı altıda bir oranında artıracak ve yalnızca hapis cezasına hükmedebilecektir.
HAKARET SUÇU ŞİKAYETE TABİİ Mİ?
Yargılamanın şikâyete tabi olması istisna bir durum olduğundan dolayı takibi şikâyete bağlı suçlar kanunda açıkça düzenlenmektedir. TCK m.131/1 uyarınca kamu görevlisine hakaret dışındaki basit hakaret suçunun ve diğer nitelikli hallerin soruşturma ve kovuşturmasında şikâyet takip şartı olarak aranmaktadır. TCK m. 73 uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda şikâyet süresi altı ay olmakla birlikte eğer bu süre içerisinde şikâyette bulunulmaz ise soruşturma ve kovuşturma yapılamamaktadır. Zamanaşımı süresini geçmemek şartıyla bu süre fiilin ve failin bilinmesi ya da öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır. Dolayısıyla hakaret suçunun mağduru, fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyette bulunmazsa suç soruşturulup kovuşturulmayacaktır. Ancak kamu görevlilerine görevinden dolayı işlenen hakaret suçları için cumhuriyet savcılığınca şikâyet aranmaksızın kamu adına re’sen soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır. Şikâyet hakkı kişiye sıkı surette bağlı haklardan olması sebebiyle bizzat suçtan zarar gören kişi ya da kişilerce kullanılmalıdır. Mağdur ayırt etme gücünden yoksun küçük ya da kısıtlı ise şikâyet yasal temsilcisi tarafından yapılabilir. Şikâyet hakkı söz konusu özelliğinden ötürü mirasçılara geçmemektedir. Hakaret suçu açısından TCK m.131/2’de istisna getirilmiş ve bu madde uyarınca mağdurun “şikâyet etmeden önce ölmesi veya suçun ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmesi halinde şikâyet hakkının ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyuna, eşine veya kardeşlerine” ait olduğu anlaşılmaktadır. Fakat böyle bir durumda mağdurun suçu öğrendiği andan itibaren altı aylık sürede ölmüş olması ve yakınlarının da bu süre içerisinde şikâyet hakkını kullanması gerekir. Tersi bir durumda mağdur şikâyet hakkını süresinde kullanmaz ve altı aylık sürenin bitiminden sonra ölürse artık yakınları tarafından şikâyet hakkı kullanılamamaktadır. Şikâyet hakkı mağdurun belirli derecedeki yakınlarına tanınmıştır ve bu kişiler mağdurun ölmeden önce yapmış olduğu şikâyeti de geri alabilecek durumdadır.
HAKARET SUÇU UZLAŞMAYA TABİİ Mİ?
Uzlaştırma birçok gelişmiş ülkede uygulanmakta olan ve özünde onarıcı adalet düşüncesinin bulunduğu bir kavramdır. Uzlaştırma, suçtan etkilenen kişileri suçun geleceğe yönelik etkilerini nasıl giderecekleri hususunda konuyu çözmek amacıyla bir araya getiren bir süreçtir. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenenler dışında hakaret suçlarının soruşturma ve kovuşturması şikâyete tabi olduğu için uzlaştırma hükümlerinin uygulanacağı CMK m.253 uyarınca açıktır. Uzlaştırma bir dava şartı olduğu için uzlaştırma süreci tamamlanmadan karar verilemez ancak her ne kadar hakaret uzlaştırmaya tabi bir suç olsa da bu kapsama girmeyen başka bir suç ile birlikte işlenmesi halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz.
HAKARET SUÇU YARGITAY KARARLARI
1) Sanık, müştekiye nezaket dışı ve kaba bir şekilde söylemlerde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi, kaba ve nezaketsiz konuşma şeklinin hakaret suçunu oluşturduğu yönünde karar verirken Yargıtay, bunun hakaret suçunu oluşturmadığından bahisle kararı bozmuştur. Eğer bir söylemde kişiyi küçük düşürücü, şeref ve haysiyetini zedeleyici ifadeler yoksa Yargıtay, o fiili hakaret olarak kabul etmemektedir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi- Esas: 2020/29971-Karar: 2021/1007)
2) Somut olayda sanık, soruşturma savcısına karşı “bu olayda sanık olarak cezalandırılmam isteniyor acaba sabıkalı olmam yapmadığım olayları yapmış gibi cezayı bana verip de vicdanen rahat olacağını mı düşünüyon tarafsız yargı diyorsunuz sizin tarafsız yargı dediğiniz buysa böyle tarafsız yargının ………., böyle uygulanmasına veya uygulayana bende noktayı koydum. İfademi alan mahkemeye suçsuz olduğumu kanıtlayacağım, bu kararda gözünüze girsin” şeklinde söylemlerde bulunmuş ve ilk derece mahkemesi faile hakaret suçundan hüküm kurmuş ancak Yargıtay burada hakaret suçunun unsurları oluşmadığından katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığından bahisle kararı bozmuştur. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi- Esas: 2014/5888-Karar:2014/33320)
3) Fail mağdura karşı “senin hayatının …. koyacağım. Bu yaptığın son yanlışlar, bekle beni her an arkanda olabilirim, o kelimeleri seçerek kullanmayı öğreteceğim ben sana” şeklinde mesaj atmıştır. Mağdur şikayetçi olmuştur ve ilk derece mahkemesi hem hakaret hem de tehdit suçundan hüküm kurmuştur ancak Yargıtay, temyiz incelemesi sonunda, sadece tehditten hüküm kurulması gerekmesinden bahisle kararı bozmuştur.

Lise egitim hayatına İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler lisesinde başlayıp, Kanada Moncton High School’da devam etmiştir. Şu anda Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda yarı zamanlı olarak Polat&Polat Hukuk Bürosu’nda staj yapmakla birlikte web sitesi için metin yazarlığı yapmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.