12 Kasım 2021
Senetle İspat
SENETLE İSPAT
Bir dava açıldığında, o davanın kazanılması için ileri sürülen vakaların ispatlanması gerekir. Davada taraflardan birisi, iddia ettiği konu bakımından haklı olsa dahi bu haklılığını mahkeme önünde ispatlayamadığı takdirde dava aleyhine sonuçlanır. Bu nedenle iddianın doğruluğunun ispatlanıp ispatlanamaması davanın sonucuna doğrudan etki ettiğinden ispat konusu çok önemli bir konu haline gelir. Dolayısıyla kanun koyucu ispata ilişkin özel kurallar düzenlemiştir. Senedin, güçlü bir delil olmasından ve gündelik hayatta da çok kullanılan bir araç olması sebebiyle ispat kurallarının temeli senede dayandırılmıştır. Senet, sadece ispat hukuku için değil maddi hukuk açısından da öneme sahiptir. HMK 200 ve 201 maddeleri gereğince senetle ispat edilmesi gereken bir hukuki işlemin, kural olarak, adi senetle ispatı mümkündür. HMK m.200’de değinilen ve belirli bir değerin altındaki uyuşmazlıklarda senetle ispat zorunludur fakat HMK m.200/2 uyarınca karşı tarafın açık muvafakatinin olması durumunda senetle ispat zorunluluğu söz konusu olmayacak ve muvafakat edilen taraf senet haricinde tanık da dinletebilecektir. HMK m.201’de senede karşı tanıkla ispat yasağı düzenlenmiş olup belirtilen durumlarda senede karşı, uyuşmazlığın belirlenen sınırın altında kalması durumunda dahi tanık dinletilemeyeceği belirtilmiştir. HMK m.202 uyarınca delil başlangıcı bulunan hallerde senetle ispat kuralının olması durumunda dahi tanık dinletilebilmesi mümkündür. HMK m.204 uyarınca Medeni Usul Hukuku bakımından resmi senet, kural olarak, bir geçerlilik şartı olmayıp, ispat hukuku bakımından, adi senetlere kıyasla daha güvenli durum sağlayan bir ispat şeklidir.
BELGE VE SENET
Medeni Usul Hukuku Kanunu m.199 hükmü, hem daha üst bir kavram olan belgeyi hem de kesin delil niteliğinde olan senedi düzenlemiş, uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli bilgi taşıyıcılarını belge olarak tanımlamış ve belgeye; yazılı veya basılı metinleri, senetleri, çizimleri, planları, krokileri, fotoğrafları, filmleri, görüntü veya ses kaydı gibi verileri, elektronik ortamdaki verileri ve benzer bilgi taşıyıcılarını örnek olarak saymıştır. Belge kavramına giren veriler, yalnızca bu hükümde sayılmış olanlardan ibaret değildir.Medeni usul hukuku bakımından belge, dava konusu vakıaları ispata elverişli bilgi taşıyıcısıdır. Senet ise, irade açıklamasını dış dünyaya yansıtan yazılı bir belge iken usûl hukuku açısından senet ise, bir kişinin kendi aleyhine hazırladığı veya aleyhine sonuç doğuran yazılı belgedir. Fakat senedin kesinlikle aleyhe delil veya ispat aracı oluşturma amacı ile yapılmış olmasına gerek yoktur. Türk hukukunda senet, uygulamada sık sık karşılaşılan, önemli kesin delillerdendir. Bir belgenin senet olarak nitelendirilebilmesi için ilk olarak dış dünyada varlık kazanması gerekli çünkü dış dünyada varlık kazanmışsa içerdiği metnin bütünlüğü ve doğruluğu, zihin tarafından algılanabilir hale gelecektir. Senet, taş, tahta, kumaş gibi cisimler üzerine yazılabilir ve HMK m.205/3 uyarınca usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulmuş bulunan elektronik verilerde senet hükmünde kabul edilmektedir. Senet ve belge birbirinden farklı kavramlar olup aralarındaki en önemli fark, belgenin, senet kavramını da içeren daha üst bir kavram olmasıdır. Dolayısıyla, her senet bir belge olmasına rağmen, her belge bir senet değildir. Buna ek olarak belgenin yazılı bir şekilde oluşturulmuş olması şart değildir. Bir belgenin senet olarak kabul edilebilmesi için, onu düzenleyen tarafından aleyhine delil teşkil etmesi amacı ile düzenlenmiş olması şart değildir; aksini kabul halinde, tesadüfi belgeler senet olarak sayılmayacaktır. Yine de öğretide, bir belgenin senet olarak kabul edilebilmesi için kendi aleyhine delil teşkil etmek amacıyla düzenlenmiş olmasını şart sayan yazarlar da mevcuttur. Yazılı belgenin senet sayılabilmesi için karşı tarafa verilmesi şart değil, önemli olan yazılı belgenin aleyhine delil teşkil edecek tarafça düzenlenmesi ve imzasını taşımasıdır.
SENETLE İSPAT ZORUNLULUĞU
HMK m.203’te senetle ispat zorunluğunun istisnaları düzenlenmiştir. (1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
- a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
- b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
- c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
- d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
- e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâ
SENETLE İSPAT YARGITAY KARARI
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilen davada, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E., 2015/11645 K., 2018/10400 T., 21.05.2018 sayılı kararında davacı tarafından teklif edilen yeminin davalı tarafından eda edildiği, öte yandan 6100 sayılı HMK’nın 203. maddesinin olayda uygulama yerinin bulunmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermiştir.
Davacı, maliki olduğu 3118 ada 4 parsel üzerindeki bağımsız bölümü, 28.02.2006 tarihinde inançlı işlem ile “ne zaman evlenirse o tarihte iade almak” şartıyla davalı kız kardeşine temlik ettiğini, 16.05.2010 tarihinde evlendiğini ve akabinde davalıdan çekişme konusu taşınmazın iade edilmesini istediğini ancak davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile aralarında inanç sözleşmesi bulunmadığını, çekişme konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yargıtay 3. HD 10.6.2014, 7722/9296 sayılı bir kararında, “Somut olayda, taraflar arasındaki, protokol başlıklı belgenin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemesinde belgedeki imzaların davalının eli ürünü olduğu, incelemeye konu belgenin fotokopi belge olduğu bildirilmiştir. Mahkemece yapılacak iş ; davaya konu davalının imzasını taşıyan protokol başlıklı belgenin yukarda açıklanan bilgiler ışığında yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge kabul edilip, HMK m.202 uyarınca, tanık dahil her türlü delil ile ispatına imkân verilmesi gerekir” diyerek, fotokopiyi delil başlangıcı olarak kabul etmiştir. HMK m. 199‟da belge olarak kabul edilebilecekler arasında senet düzenlenmişse de, her belge kanun anlamında senet olarak kabul edilemez. Örneğin delil başlangıcı sayılan fotokopi ve faks metinleri senet değil, belgedir. Çünkü bir belgeye senet diyebilmemiz için bazı unsurları (imza, metin, yazılılık) taşıması gerekir. Ancak aleyhine ibraz edilen taraf fotokopinin ve onun altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ederse, fotokopi artık senet, yani kesin delil sayılır.
YHGK. T.07.11.2012, E.2012/18-548, K.2012763 sayılı kararında, resmi memur tarafından yapılan senetlere karşı tanık dinlenemeyeceğini; nüfus sicilinin doğruyu yansıtmadığı hakkındaki iddiaların ise şahitle veya diğer delillerle ispat edilebileceğini belirtmiştir.
Davacı, maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3.kat 14 nolu bağımsız bölümü , eşinin borçları ve eşi ile arasında devam eden boşanma davası nedeniyle babası … ’na satış suretiyle temlik ettiğini, bu satışın gerçek bir satış olmayıp, bedel ödenmediğini, sorunlarını çözdükten sonra taşınmazını babasından devralmak istediğini fakat bu sırada babasının ölmesi nedeniyle taşınmazın iade edilemediğini ileri sürerek, mirasbırakan … adına olan tapunun iptali ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E., 2015/8484 K.,2018/8609 T., 2.04.2018 sayılı kararında dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle davanın inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu iddianın ve 5.2.1947 tarih ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille ispatlanması gerektiği, ancak bu tür bir delil getirilemediği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 203. maddesinin somut olayda uygulama yerinin olmadığı gözetilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre, davacının temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Lise egitim hayatına İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler lisesinde başlayıp, Kanada Moncton High School’da devam etmiştir. Şu anda Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda yarı zamanlı olarak Polat&Polat Hukuk Bürosu’nda staj yapmakla birlikte web sitesi için metin yazarlığı yapmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.