7 Aralık 2021
Ceza Yargılamasında Hakimin Reddi Ve Yasaklılığı
CEZA YARGILAMASINDA HAKİMİN REDDİ VE YASAKLILIĞI
Hâkim görevini icra ederken taraflara eşit mesafede ve adil davranmalıdır. Hâkimin yargılama esnasında taraflardan birine karşı ayrıcalıklı davranma ihtimali bile toplumdaki adalet duygusunu zedeleyecektir. Dolayısıyla adaletin sağlanabilmesi ve tarafsız bir yargılamanın yapılabilmesi için hâkimlerin baskı ve etkilerden korunması gereklidir.
Hâkimin davaya bakması durumunda tarafsızlığını objektif olarak beklemenin mümkün olmadığı bazı durumlar mevcuttur. Bu durumların varlığı halinde hâkimi davaya bakmak zorunda bırakmanın, hem hâkim hem taraflar ve en önemlisi adaletin sağlanmasında yargıya duyulan güven bakımından tehlikeli olacağı kabul edilmektedir.
Hâkimin dürüstlüğü ortada olsa dahi tarafsız olmasının mümkün olamayacağı nedenlerin bulunması durumunda kanun koyucu hâkimin tarafsız olamayacağını kesin olarak kabul etmektedir.. Buna ek olarak hâkim tarafsız olamayacağından adil bir yargılama yapılamayacağını karine olarak kabul etmektedir.
Ceza muhakemesi yargılama faaliyeti esnasında izlenecek yöntem ve kuralları içermektedir. Ceza muhakemesinde, hâkimlik statüsü ile bağdaşmayacak, bu yasaklılık hallerinin bulunması durumunda, hâkimin duygu ve düşüncelerini davaya karıştırması ihtimalinin fazla olması nedeni ile davaya mutlak olarak bakamayacağı kabul edilmektedir.
HAKİMİN YASAKLILIĞI
Hâkimin davaya bakamayacağı haller kanunda sınırlı sayıda (numerus clausus) belirlenmiştir. Dolayısıyla düzenlemenin dar yorumlanması ve kıyas yolu ile genişletilmemesi gerektiği doktrinde ve uygulamada kabul edilmektedir.
Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı hallerin varlığında, yalnızca bu hallerin varlığının tespiti yeterlidir. Hâkimin bu davaya ilişkin olarak tarafsız olup olmayacağına ilişkin ayrıca bir araştırma yapılamayacaktır.
Tarafların hâkimin reddini talep etmemiş olmaları veya hâkimin bizzat kendisinin davadan çekinmemiş olsa bile hâkimin o davaya bakmasına imkân vermez. Bununla birlikte kanun koyucu bu durumlarda hâkimin kesin olarak davaya bakamayacağını kabul etmiş ayrıca bu durumu kesin hukuka aykırılık unsuru olarak kabul etmiştir.
Kanunda hâkimi reddedilebileceği gösterilen kişilerin rızası olsa da hâkim yasaklılık hallerinin varlığında o davaya bakamaz. CMK m. 22’de hâkimin davaya bakamayacağı haller;
“(1) Hâkim;
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
- b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
- c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
- d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dâhil kan hısımlığı varsa, - f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dâhil kayın hısımlığı varsa,
- g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
- h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse, Hâkimlik görevini yapamaz.”
HAKİMİN REDDİ SEBEPLERİ
Hâkimin davaya bakarken tarafsız olamayacağına ilişkin şüphe yaratan ya da davaya bakmaktan ve yargılamaya katılmaktan yasaklı olduğu hallerin bulunması durumunda kanunda yetkili kılınan kişiler hâkimin reddini talep edebilirler ve bu sayede o davaya bakmasını engelleyebilirler. Kişilerin kendisini yargılayan hâkimin tarafsızlığından şüphe duyduğu hallerde onu reddedebilmesi hakkaniyete de uygun olup teminat niteliğindedir.
HAKİMİN REDDİNİ KİMLER İSTEYEBİLİR?
CMK m.24’de hâkimin reddini talep edebilecek kişiler düzenlenmiş olup bu madde uyarınca; Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanık veya bunların müdafii, katılan veya vekili hâkimin reddi talebinde bulunabilecek kişilerdir.
Avukatın hâkimin reddini talep edebilmesi için ceza muhakemesinde, hukuk muhakemesinden farklı olarak, vekâletnamesinde bu talepte bulunabilmesi için özel bir yetki verilmiş olması gerekmemektedir.
Kanun koyucu “şüpheli”nin de hâkimin reddi talebinde bulunacağını düzenlemesi, soruşturma aşamasında karar veren hâkimin de -şartları var ise- reddinin talep edilebileceğini göstermektedir. Bu durumda tutuklama talebine ilişkin karar verecek hâkimin de reddinin talep edilebilmesi mümkündür.
CMK m. 24/2 uyarınca katılan veya vekili hâkimi reddetme yetkisine sahiptir. Bu durumda mağdurun veya suçtan zarar görenin hâkimin reddini talep edebilmesi için öncelikle açılmış bir davaya katılma talebi ve bu talebin de mahkemede kabul edilmesi gerekmektedir. Buna ek olarak soruşturma aşamasında şüpheliye hâkimi reddetme hakkı tanınmıştır ancak mağdur veya suçtan zarar gören kişiye dava açılmadan önce hâkimi reddetme hakkı tanınmamıştır.
HAKİMİN REDDİ KARARININ İSTİNAFI
Ceza muhakemesinde, hükme karşı başvurulabilecek kanun yolları düzenlenmiş olup, ara kararlara karşı kanun yolları incelendiğinde, bazılarına karşı itiraz yolu düzenlenmişken, bazılarına ise son karar ile birlikte istinaf ve temyiz yoluna başvurma hakkı tanınmıştır. Bununla birlikte bazı ara kararlara karşı ise tüm kanun yolları kapalıdır.
Hükmün istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmesi halinde ise CMK m.309/4 uyarınca kanun yararına bozma sebepleri yönünden değerlendirme yapıldığında b bendinde yer alan “Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin” nedenlere dayanılabilir.
HAKİMİN REDDİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 7 CD 28.06.2006 T. 2006/1464E, 2006/13086 K. sayılı kararında “Sümerbank davasında tesis edilen hükmün gerekçesinde, TMSF ile yapılan anlaşmanın suçun tevil yollu ikrarı anlamına geldiğinin kabul edilmiş bulunmasının, kendilerinin de TMSF ile benzer bir anlaşma yapmış olmaları nedeniyle, bu hususun kendileri için verilecek kararda ihsası rey anlamına geleceğini belirtip, tüm bu gerekçelere ilişkin delillerini de ibraz edip, CMK.nun 29, 298/c ve 31/son maddelerinin uygulanmasını talep ederek mahkeme heyeti hakkında reddi hâkim talebinde bulundukları cihetle, talebin davayı uzatmaya matuf olduğu da açıkça anlaşılamadığı halde, CMK.nun 27/2.maddesinde belirtilen ret prosedürü işletilerek bir karar alınmak üzere dosyanın merciine gönderilmesi gerekirken, talebin davayı uzatmaya matuf olduğu gerekçesiyle CMK.nun 31/1-b-c maddeleri uyarınca reddi hâkim talebinin geri çevrilmesine hükmolunması” bozma gerekçesi olarak gösterilmiştir.
YCGK 26.09.2017T. 2017/956 E, 2017/370 K. sayılı kararında “ ….Bunun üzerine 20.04.2015 tarihinde şüphelilerin müdafileri olan yirmi avukat tarafından İstanbul Adliyesindeki tüm sulh ceza hakimliklerinde görevli hakimlerin reddiyle şüphelilerin tahliye edilmesi istemli elli bir adet dilekçeden oluşan evrakın uygulanan prosedüre aykırı olarak tarama ve kayıt işlemlerinden geçirilmeksizin günün muhabere nöbetçisi İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi sanık M. Ö.’e odasında teslim edildiği, sanık M Ö.’in reddi hakim taleplerini kabul ederek, muhabere nöbetçisi İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi sanık M. B.’i tahliye istemleri konusunda karar vermek üzere 24.04.2015 tarihinde görevlendirdiği, sanık M. B.’in de 25.04.2015 tarihinde talepleri kabul ederek tutuklu bulunan şüphelilerin tamamının tahliyesine karar….” Somut olayda 63 sanık tarafından İstanbul’da bulunan sulh ceza hâkimlerinin tamamının reddi talep edilmiştir. Fakat red talebi elden muhabere nöbetçisi olan Asliye Ceza Mahkemesi hâkimine verilmiştir. Asliye ceza mahkemesi hâkimi sulh ceza mahkemelerinin tutuklamalardan önce sosyal medyaya bilgi vermesi, yürütme erkinin sulh ceza mahkemelerine ilişkin beyanları, tutuklamaya ilişkin kararların gerekçelerinde benzer şablonların kullanılmasını gerekçe göstererek, İstanbul’da bulunan tüm sulh ceza hâkimlerinin reddi talebinin kabulüne karar vererek, işbu karara itiraz makamı olarak da muhabere nöbetçisi asliye ceza mahkemesini göstermiştir. İtiraz makamı olarak gösterilen asliye ceza mahkemesi reddi hâkim taleplerini kabulü ile 63 sanığın tahliyesine karar vermiştir. İşbu kararı veren asliye ceza hâkimlerinin fiillerinin ağır hukuka aykırı olması, meslekî kıdemleri ve yetkili çalıştıkları mahkemelerdeki görev süreleri dikkate alınarak beşeri hata ve mesleki tecrübesizlik kapsamında değerlendirilmeyerek görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna karar verilmiştir.
Yargıtay 4 CD 25.06.2019 T. 2019/3275 E, 2019/11768 K. sayılı kararında Cumhuriyet Savcısı’nın da hâkimin tarafsızlığından şüphe duyulması ve yasaklılık hallerinde hâkimin reddini talep etme yetkisine sahip olduğunu ifade etmiştir.
Yargıtay 20 HD 23.09.2013 T. 2013/6729 E, 2013/8282 K. sayılı kararında müdafin hâkimi red talep edebilmesine ilişkin olarak ceza muhakemesinde, hukuk muhakemesinden farklı olarak, vekâletnamesinde bu talepte bulunabilmesi için özel bir yetki verilmiş olmasının gerekmediğini ifade etmiştir.
YCGK 07.06.2011 T. 2011/1-75 E, 2011/114 K. sayılı kararında hâkimin reddinde süre açısından yaptığı incelemede tarafların süresi içerisinde başvuruda bulunmadıklarını tespit etmekle yetinmediği, red gerekçesini değerlendirerek, hâkimin tarafsızlığına ilişkin şüpheleri de ortadan kaldırmaya çalıştığı görülmektedir.
Yargıtay 4 CD 24.01.2019 T. 2014/40320 E, 2019/996 K. sayılı kararında, yargılama süresince müdafii tarafından tarafsızlığından şüphe duyulması sebebi ile reddedilen hâkimin yalnızca bu nedene dayanarak davadan çekinme talebinde bulunması halinde başka bir hâkim görevlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir.Dolayısıyla aynı hâkimin birden fazla kez de reddi mümkündür.
YCGK 26.09.2017 T. 2017/16-956 E, 2017/370 K. sayılı kararı uyarınca hâkimin reddinin talep edildiği dilekçede ya da sözlü başvuru üzerine zabıt kâtibi tarafından tutulan tutanakta, öncelikle hangi somut işe bakacak hâkimin isminin reddedildiğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 4. CD 25.06.2019 T. 2019/3275 E, 2019/11768 K. sayılı kararında iddianamenin iadesi kararı veren hâkimin Cumhuriyet savcısı tarafından reddi üzerine; hâkim talebin reddi kanaati bildirilerek dosyanın gönderildiği ilgili ağır ceza mahkemesi tarafından sadece hâkimin reddine ilişkin karar verilmesi gerekirken, aynı zamanda iddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazın kabulüne de karar verilmesini bozma nedeni olarak kabul etmiştir.

Lise egitim hayatına İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler lisesinde başlayıp, Kanada Moncton High School’da devam etmiştir. Şu anda Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda yarı zamanlı olarak Polat&Polat Hukuk Bürosu’nda staj yapmakla birlikte web sitesi için metin yazarlığı yapmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.