31 Ağustos 2023
YALAN TANIKLIK SUÇU EMSAL KARARLAR
Emsal Kararlar
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yalan tanıklıkta bulunduğu iddia ve kabul edilen Eskişehir 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/737 esas 2010/303 karar sayılı dosyasında katılan H.. Y.. hakkında hükmolunan 2.000 TL adli para cezasının 04.06.2012 tarihinde infaz edildiğinin UYAP’tan alınan adli sicil kaydından anlaşılması karşısında, 2.000 TL adli para cezasına ilişkin adli yaptırımın uygulanmasından önce 20.08.2010 havale tarihli dilekçesiyle sanığın anılan mahkemeye müracaatla yalan tanıklıkta bulunduğunu öne sürmesi ve hakkında 15.08.2011 günlü iddianameyle yalan tanıklık suçundan dava açılmış bulunduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 272/2. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden anılan maddenin sekizinci fıkrası ile hüküm kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 05.03.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (Yargıtay 9.Ceza Dairesi E.2014/686 K.2014/2566 T.05.03.2014)
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Sanık savunması, katılanın beyanı, ses kayıtları çözümüne ilişkin bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; sanığın, eşiyle arasındaki boşanma davasında tanıklık yapan ve aynı zamanda bacanağı olan katılanın, duruşmada, eşinin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu bildiği halde ilişkiyi bilmediğine dair yalan beyanda bulunarak suç işlediğini ispat etmek amacıyla, katılanla yaptığı telefon görüşmesinde, katılana özel olarak sorular sorarak, katılanın cevaplarını ve aralarındaki tüm konuşmaları cep telefonuyla gizlice kayda aldığı, bilahare ses kayıtlarını CD’ye aktarıp C. Başsavcılığına ibraz ederek katılan hakkında yalan tanıklık suçundan şikayetçi olduğu ve kayıtları boşanma davasına da delil olarak sunduğu olayda; sanığın, bir daha delil elde etme olanağının bulunmadığı bir durumda iken, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, katılan hakkında C. Başsavcılığına yapacağı şikayete ve boşanma davasına delil oluşturmak amacıyla hareket ederek gizlice kayıt yapıp, bu ses kayıtlarını içerir CD’yi, adli makamlara delil olarak sunduğu, somut olayda, sanığın, hukuka uygun davrandığının kabul edilemeyeceği cihetle, atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğu anlaşılmakla, mahkumiyetine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamedeki bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
Sonuç: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, eksik incelemeye, suçun unsurlarının oluşmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 12.Ceza Dairesi E.2014/11623 K.2015/20 T.12.01.2015)
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Gerekçeli karar başlığında suç tarihlerinin “23.06.2009, 13.05.2010” yerine “2010” olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası kabul edilmiştir. Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1) Sanığın, U.U. hakkında hakaret ve tehdit suçundan yapılan soruşturma sırasında 23.6.2009 tarihinde Cumhuriyet savcısı huzurunda ve kovuşturma aşamasında 13.05.2010 tarihinde ise hakim huzurunda gerçeğe aykırı beyanda bulunmasının tek yalan tanıklık suçunu oluşturacağı gözetilmeden sanığın yazılı maddeler ile iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi,
2) Adli para cezasına mahkum edilen sanık hakkında 5237 sayılı T.C.K.nın 53. maddesinde gösterilen hak yoksunluğuna hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 25.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. . (Yargıtay 9.Ceza Dairesi E.2013/6076 K.2013/9749 T.25.06.2013)
31 Ağustos 2023
YALAN TANIKLIK MANEVİ TAZMİNAT
Yalan Tanıklık Manevi Tazminat
Tazminat davası, bir kimsenin hukuka uygun olmayan bir fiil ya da işlem sebebiyle zarara uğrayan kimsenin ziyanını giderme istemiyle açtığı bir dava çeşididir. Manevi tazminat davası da kişinin bu sebeplerden kaynaklanan yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmaya sebebiyet veren manevi zararları gidermeye yönelik açılan bir dava çeşididir.
Yalan tanıklıktan talep edilecek tazminata dair CMK özel bir düzenleme getirmektedir. CMK m.143 manevi tazminat için de geçerli bir hükümdür. Kişi yalan tanıklık sebebiyle haksız yere gözaltına alınmış veya tutuklama kararı verilmişse mağdur, Devlete karşı tazminat davası açma hakkına sahiptir. CMK m.143/3’e göre ‘’İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.’’
21 Ağustos 2023
Tespit Davası Örnekleri
Tespit Davası Örnekleri
- YARGITAY
- HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/640
Karar Numarası: 2016/9159
Karar Tarihi: 26.05.2016
KİRACILIK SIFATININ TESPİTİNE İLİŞKİN İLAMIN KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULMASI Takip Dayanağı İlam; Kiracılık İlişkisinin Devam Ettiğine ve Kiracılık Sıfatının Tesptine Yönelik Olumlu Tespit Davası Olup Kira Tespit Davası Niteliğinde Değildir – İlamın Takibe Konu Edilmesi İçin, Kesinleşmesi Gerekmez
Özeti: Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar, Kira tespit ilamları , Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar, Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar, kesinleşmeden infaz edilemez. Somut olayda takip dayanağı ilam; kiracılık ilişkisinin devam ettiğine ve kiracılık sıfatının tesptine yönelik olumlu tespit davası olup kira tespit davası niteliğinde değildir.
Bu durumda dayanak ilamın takibe konu edilmesi için, kesinleşmesi gerekmez.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Borçlu vekili, takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirtip takibin iptalini istemiş, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Talep, İİK’nun 41. maddesi yollamasıyla İİK’nun 16. maddesine dayalı şikayete ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK.nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4 m.),
Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. madde), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2), kesinleşmeden infaz edilemez.
Somut olayda takip dayanağı ilam; kiracılık ilişkisinin devam ettiğine ve kiracılık sıfatının tesptine yönelik olumlu tespit davası olup kira tespit davası niteliğinde değildir.
Bu durumda dayanak ilamın takibe konu edilmesi için, kesinleşmesi gerekmez.
Mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken istemin yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 26.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
- YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 1987/2348
Karar Numarası: 1987/630
Karar Tarihi: 16.09.1987
TESPİT DAVASI
HUKUKİ YARAR
TAPU TAHSİS BELGESİ
ÖZETİ: Kadar tapu tahsis belgesi tapu kaydı niteliğinde değilse de, ileride verilecek olan tapu kaydının dayanağını oluşturabilir. Olayda, davacı bu belgenin konusu taşınmazın yarı hissesinin kendisine ait olduğunun tesbitini istemektedir. Böyle bir tesbitte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A. Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 25.3.1986 gün ve 556-245 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 11.12.1986 gün ve 10536-10892 sayılı ilamı: (… Mülkiyet hakkını belirleyen tapu kayıtlarının niteliği ve nasıl hukuksal sonuç doğuracağı Medeni Kanun’da ve Tapu Kanunu ‘da açıkça gösterilmiştir. Söz konusu kanun hükümleri karşısında bir yaşama tasarrufu dahi olsa bu nitelikte bulunmayan ve ileriye dönük bir vaadi ihtiva eden “tapu tahsis belgesi” tapu kayıtları ile eş değerde ayni bir hak taşımaz ve hukuksal sonuç doğurmaz. Bu durumda davacının tapu tahsis belgesinin konu edildiği böyle bir davada hüküm elde etmesinin kendisine hiçbir yarar sağlamıyacağı açıktır. Öyle ise hukuki yarar bulunmadığından davanın reddi gerekirken davanın kabul edilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır. Diğer taraftan davacının isteği mülkiyet hakkının doğrudan özüne değil de kullanılış biçimine yönelik bulunuyorsa yani davacı bu belgenin eksik ya da yanlış düzenlendiğini ileri sürüyorsa bu takdirde de idari bir tasarrufa dayalı belgeye karşı açılan davanın idari yargının görev alanı içine gireceğinin düşünülmemesi ayrıca bozmayı gerektirmektedir.
Ne var ki, temyiz incelemesi sırasında bu yön gözden kaçmış, karar düzeltme isteği yerinde görülmüş olmakla onama kararının kaldırılması uygun bulunmuştur…) gerekçesile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Her ne kadar tapu tahsis belgesi tapu kaydı niteliğinde değilse de, ileride verilecek olan tapu kaydının dayanağını oluşturabilir. Olayda, davacı bu belgenin konusu taşınmazın yarı hissesinin kendisine ait olduğunun tesbitini istemektedir. Böyle bir tesbitte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemenin, davacının tesbit davası açmakta hukuki yararı bulunduğuna ilişkin direnmesi uygun bulunduğundan esasın incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Dosyanın 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 16.9.1987 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
21 Ağustos 2023
Tespit Davasının Sonucu
Tespit Davasının Sonucu
Tespit davası açıldıktan sonra mahkeme, davanın kabulü veya reddi hakkında bir karar verir. Davanın kabulü kararı da reddi kararı da tespit hükmü niteliğindedir. Ayrıca tespit davası sonunda verilen hükümler, edaya yönelik emirler içermediği için ilamlı icra yoluyla takibe konu edilemez. (İİK m. 24)
21 Ağustos 2023
Tespit Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Tespit Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Tespit davası, niteliği gereği çeşitli konularda açılabilmektedir. Hatta şartlar sağlandığında her türlü hukuki ilişki tespit davasına konu olabilmektedir. Bu özellik gereği tespit davasının açılabileceği bir tek görevli ve yetkili mahkeme yoktur, görevli mahkeme tespit davasına konu olan husus bakımından değişkenlik gösterecektir. Örnek verecek olursak, HMK m 401 ‘e göre delil tespiti için; “Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.” Hükmü öngörülmüştür.
21 Ağustos 2023
Tespit Davasının Niteliği
Tespit Davasının Niteliği
Tespit davası sonunda belirlenen haklar taraflarca yerine getirilmezse, bu vaziyette tespit edilen hakkın ifası için daha sonra bir eda davası açılabilir. Bu yönüyle tespit davası, eda davasının açılamadığı durumlarda, eda davasının öncüsü niteliğindedir.
Tespit davası açıldıktan sonra eda davasının açılması mümkün hale gelirse, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı ile karşılaşmaksızın davacı, davaya eda davası ile devam edebilmelidir. Çünkü, davanın açılmasından sonra ortaya çıkan bir durumdan dolayı yasak kapsamında değerlendirilmesi hukuka uygun düşmeyecektir.
25 Nisan 2023
Resmî Belgede Sahtecilik Zamanaşımı
Resmî Belgede Sahtecilik Zamanaşımı
Resmi ve özel belgede sahtecilik gerçeğe aykırı belge düzenlenmesi hariç aynı seçimlik hareketlerle işlenebilir. Resmî belgede sahtecilik suçunun seçimlik hareketlerinden ikisi sahte belgeyi düzenlemek ve sahte belgeyi kullanmaktır. Dolayısıyla bu iki hareket tek başına yapıldıkları takdirde de suç oluşacaktır. Bu nedenle zamanaşımı resmî belgede sahtecilikte belgenin düzenlenmesi ile işlemeye başlar. Birey tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçunun temel halinin cezası ”iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası” olarak gösterilmiştir. TCK’nın 66’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının e bendindeki düzenleme uyarınca anılan suçun dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Öte yandan eylemin, bu suçun cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerinden birisini oluşturması halinde dava zaman aşımı süresi TCK’nın 66’ncı maddesinin 3’üncü fıkrası gereğince on beş yıl olacaktır.
Yetkili kamu görevlisi tarafından işlenen resmî belgede sahtecilik suçunun cezasının üst sınırı sekiz yıl hapis cezası olduğundan TCK’nın 66’ncı maddesinin 1’inci maddesinin d bendindeki düzenleme nazarında dava zamanaşımı süresi on beş yıldır.
31 Mart 2023
Hâkimin Reddi ve Çekinmesi Yargıtay Kararları
Hâkimin Reddi ve Çekinmesi Yargıtay Kararları
5271 sayılı CMK.nın 24/1. madde ve fıkrasında;
Hâkimin davaya bakamayacağı hallerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir düzenlemeleri uyarınca,
Şabanözü Asliye Ceza Mahkemesinin 10.02.2014 gün 2011/20 esas sayılı dosyasının 10.02.2014 tarihli duruşmasında sanık hakkında Şabanözü Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, 11.09.2014 tarihinde düzenlenen iddianame ile …’nde dava açıldığı, açılan davada suç duyurusunda bulunan hâkim tarafından yargılama yapılmak suretiyle tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerin varlığına rağmen, aynı davada yazılı şekilde hüküm tesisi,Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(Yargıtay 8.Ceza Dairesi E.2019/18238 K.2020/19307 T.10.12.2020)
Hükümlü hakkında Keşan Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.09.2013 gün ve 2012/887, 2013/651 sayılı mahkumiyet hükmünde görev alan hakimin, yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine ilişkin aynı mahkemenin 15.04.2014 tarihli ek kararını da verdiği anlaşılmış, aynı hakimin, dava ile ilgili yargılama yaparak ulaştığı kanaati ilk hükümle dosyaya yansıttığı ve yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığı yönünden yapılan değerlendirmede, önceki kanaatinden etkilenebileceği dikkate alınarak, farklı bir hakim tarafından istem hakkında karar verilmesi gerekeceğinden, itiraz merciince itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmekle, (EDİRNE) 1. Ağır Ceza Mahkemesinden kesin olarak verilen 09.05.2014 gün ve 2014/487 D.İş sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 2.Ceza Dairesi E.2015/15341 K.2015/13596 T.01.07.2015)
“Yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapan hakim aynı işte görev alamaz” biçimindeki açık hükmüne karşın; İzmir İkinci Ağır Ceza Mahkemesinin 17.07.2003 tarihli kararında heyet başkanı olan hakimin, yargılamanın yenilenmesi isteminin karara bağlandığı 18.05.2007 tarihli dosya üzerinden yapılan inceleme sırasında da görev yaptığının anlaşılması karşısında, itirazı inceleyen merciin; mahkemenin yasaya aykırı olarak teşekkül etmesi nedeniyle itirazı kabul etmesi gerekirken, reddine karar vermesi yasaya aykırı görüldüğünden, kararın BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 28.05.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi E.2008/864 K.2008/14072 T.28.05.2008)
Somut olayda, itiraza konu olan yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığından reddine ilişkin karar, kesinleşen ilk hükmü veren hâkim tarafından verilmiştir. Davadan çekinmesi gereken bir hakim tarafından karar verilmesi, kamu düzenine ve savunma hakkına ilişkin bir hukuka aykırılık niteliğindedir. İtiraz merciinin, ilk hükmü veren hakimin yargılamanın yenilenmesi talebi hakkında karar veremeyeceği gerekçesiyle itirazı kabul etmiş olması karşısında; yerinde görülen itiraz konusunun niteliği gereğince, itiraz konusu kararın hukuka aykırı olduğunu belirlemesi ve konuya bakacak hakimi görevlendirilmesi yerinde olup, bu durumda itiraz merciinin yargılamanın yenilenmesi talebi konusunda da karar vermesi gerekmez. Açıklanan nedenlerle, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına tevdiine, 28.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (Yargıtay 10.Ceza Dairesi E.2007/16454 K.2008/1229 T.28.01.2008)
31 Mart 2023
Ön İnceleme Raporu
Ön İnceleme Raporu
Ön inceleme tamamlandıktan sonra “ön inceleme raporu” düzenlenir. Bu noktada memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanma usulü için farklı bir yol izlendiği görülmektedir. Bunun için “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” adlı ayrı bir kanun bulunmaktadır. Bu kanuna göre kanunun 3. Maddesinde sayılan soruşturma izni vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya 4. maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır.
Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. İnceleme yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluşunun içerisinden belirlenmesi esastır. (madde 5) Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir ön inceleme raporu düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Yetkili merci bu ön inceleme raporu üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. (m. 6)
Yetkili merci, soruşturma izni konusundaki kararını suçun işlendiğini bizzat veya yazılı şekilde öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dahil en geç otuz gün içinde verir. Bu süre, zorunlu hallerde onbeş günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir. Yetkili merci, herhalde yukarıdaki fıkrada belirtilen süreler içinde memur veya diğer kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar vermek zorundadır.
24 Şubat 2023
Hırsızlık Suçuna Örnek Mahkeme Kararları
Hırsızlık Suçuna Örnek Mahkeme Kararları
- 1-Suça konu olan otomobilin kontak anahtarı üzerinde ve çalışır vaziyette iken sanık tarafından çalınması şeklinde gerçekleşen eylemin TCK’nın 141/1.maddesinde tanımlanan basit hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun’un 142/1-e maddesi gereğince uygulama yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
2-Şikayetçinin dilekçesinde saat 23.00-23.30 sıralarında olay gerçekleşirken sanığı yakalayarak otopark görevlisi …’in yanına gittiğini belirtmesi, tanık …’in ise şikayetçi ve sanığın saat 18.00 sıralarında otoparka geldiğini beyan etmesi karşısında; suçun işlendiği saatin net olarak tespit edilmesinden sonra sanık hakkında TCK’nın 143/1.maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Oy birliğiyle bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2.Ceza Dairesi E.2015/2140 K.2017/7849 T.11.09.2017)
- Sanığın müştekiye ait tarlasındaki anızları traktör ile kırarak kamyona yükleyip çalmaktan ibaret eyleminin TCK’nın 141/1.maddesine uyan açıktan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde TCK’nın 142/1-e maddesi ile uygulama yapılmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, oy birliğiyle bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 13.Ceza Dairesi E.2014/9560 K.2014/27456 T.01.10.2014)
- Sanığın hırsızlık suçunun, müştekinin caminin bahçesinde bulunan şadırvanında abdest aldığı sırada askıda asılı ceketinin cebinde bulunan parayı almak suretiyle işlediğinin anlaşılması,… (Yargıtay 13.Ceza Dairesi E.2013/12362 K.2014/13130 T.08.04.2014)