18 Ocak 2022
İrtikap Suçu
İRTİKAP SUÇU
5237 sayılı TCK’nın ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” adlı birinci bölümünün, 250’nci maddeleri arasında ‘‘İrtikap Suçu’’ düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK m. 250 uyarınca irtikap suçunun işlenmesine yönelik fiiller üç unsur bulunmaktadır. Bu fiiller icbar (TCK m.250-1), ikna (250-2), hata sebebiyle (250-3) irtikaptır.
6352 sayılı Kanunla birlikte birinci fıkra değişikliğe uğramış ve maddeye dördüncü bir fıkra daha eklenmiştir. Yapılan değişikle birlikte madde metninde birinci fıkra genişletilmiş icbarın tanımı yapılarak, icbar karinesine yer verilmiştir.
İrtikap suçunun oluşması için, suçun unsuru olan üç farklı hareketten birinin ortaya çıkması yeterlidir, irtikap suçunun oluşumuna sebebiyet verici hareketler, icbar suretiyle, ikna suretiyle ve hata suretiyle irtikap hareketlerinden oluşmaktadır.
İrtikap suçunun ortaya çıkması sonucu kamu görevlisinin ifa ettiği görevi yasalarca kurallara uygun bir şekilde işlem güveni ve dürüstlüğünü gözeterek işlemlerin yürütülmesi amaçlanmıştır. Toplumun devlet otoritesine karşı olan güven duygusunu korumak ve kamu görevlilerinin sahip oldukları güç ve üstünlüğün suiistimale elverişliliğini engellemek adına bu düzenleme ile hüküm altına alınarak korunmak istenmiştir.
İrtikap suçunda korunan hukuki değerin ne olduğu konusunda doktrinde görüş birliği yoktur. Korunan hukuki yarar çoğunluk görüşe göre, kamu idaresi güvenirliğini, saygınlığını kamu idaresinin iş ve işlemlerinin doğruluğunu, itibarını korumayı amaçlamaktadır.
İrtikap suçu kanuni tanımında açıklandığı üzere, suç menfaatin sağlanması veya vaat olunması ile tamamlanmakta ve sona ermektedir. İrtikap suçuna teşebbüsün olup olmadığı hususunda doktrinde görüş birliği sağlanamamıştır.
İrtikap suçunda sadece kamu görevlisi kişiler fail olabilir, dolayısıyla özgü suç niteliğindedir. Özgü suçlarda, suçun işlenilmesine iştirak etmiş olan diğer kişiler failin sıfatını bilmesiyle birlikte bu kişiler azmettiren veyahut yardım eden sıfatıyla sorumluluğu doğmaktadır. Ayrıca, suçun işlenmesinde icbar veya ikna suretiyle mağdurdan kendine veya bir başkasına hakkı olmayan bir yarar sağlayan kamu görevlilerinin her biri fail olarak sorumlu olacaklardır.
İrtikap suçunda zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. TCK m.43’de zincirleme suç düzenlenmiş olup bu madde uyarınca “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilerek tek bir fiil ile birden fazla kişinin mağdur edilmesi durumunda failin işlediği suçun birinci fıkrada olduğu gibi tek bir suç olarak nitelendirilmesi ve cezada artırım gerekeceği hususu düzenlenmiştir.
İrtikap suçunda kanun koyucu irtikap suçunun oluşmasına neden olan hareketlerin ağırlığına ve nitelik şekillerine göre farklı yaptırımlarla belirlemiştir. 5237 sayılı TCK m.250’de görevinin sağladığı nüfuzu kötüye icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile, görevinin sağladığı güveni ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile, kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına haliyle düzenlenmiştir.
İrtikap Suçu Nedir?
İrtikap suçu, mağdurun içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan ve failin ön planda mağdura karşı uyguladığı icbar, ikna veya mağdurun düşüncesizlik, tecrübesizliğinden ötürü hatasından faydalanmak suretiyle yarar sağlanmasıdır.
İrtikap suçu niteliği itibariyle görevi kötüye kullanma suçunun özel görünüm şeklidir. Mağdurun içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan ve failin ön planda mağdura karşı uyguladığı icbar ya da ikna suretiyle haksız bir yarar sağlaması veyahut mağdurun düşüncesizlik, tecrübesizliğinden ötürü hatasından faydalanmak suretiyle işlenebildiği için görevi kötüye kullanma suçuna kıyasla daha ağır cezai müeyyideyle cezalandırması kanun koyucu tarafından uygun görülmüştür.
İrtikap suçu, doktrinde yer alan bazı görüşlere göre ve Yargıtay 5. CD., E. 2001/2135,K. 2001/7652,T. 13.12.2001 sayılı kararında yiyicilik kavramıyla eş anlamlı kullanılabilmektedir.
İrtikap suçunda fail olan kamu görevlisinin görevi sebebiyle yürüttüğü iş ve işlemlerinde üstün durumda olması neticesinde kendisine haksız bir yarar sağlamadaki davranışlar yasa tarafından suç olarak nitelendirilmiştir. Bu yasaklamanın sonucunda kamusal olarak yürütülen faaliyetlerin düzgün bir şekilde devam etmesiyle birlikte iş ve işlemlerin tarafsızlığı ve doğruluk içermesini sağlamaktadır. İrtikap suçunun oluşumuna yönelik fiiller, birbirinden ayrı olmakla birlikte aynı suçta seçimlik hareketli olma özelliğine sahip değildir.
Failin, görevin sağlamış olduğu nüfuz veya güveni kötüye kullanmak suretiyle mağduru icbar ya da ikna etmesi irtikap suçunun maddi unsurunu oluşturmaktadır.
İrtikap suçunda yararın sağlanması ya da bunu içeren vaadin yapılması halinde suç tamamlanmaktadır. Yararın sağlanması vaadi yeterlidir, vaat edilenin şeyin sağlanması gerekli değildir. Menfaat, bizzat faile veya üçüncü kişiye sağlanabilir.
İrtikap suçunun cezalandırılmasındaki önemli nedenlerden biri de suçun oluşumuna sebebiyet verici hareketlerin işlenmesi ile mağdurla birlikte devleti oluşturan toplumun, kamu görevlilerine karşı güveni koruma isteğidir. İrtikap suçunun oluşması ile birlikte halkta, kamu görevlisi kişilere karşı duyulan inanç ve itimat sarsılmaktadır bu sarsılmayı önlemek için bu tür fiiller cezalandırılmaktadır.
Kamu idaresinin iş ve işlemlerini yerine getiren kamu görevlisinin işlem tarafı kişiyi hakkı olmayan bir yarar elde etmeye icbar etmesi veya kandırması, kamu idaresine karşı duyulan saygının ve güvenin zedelenmesine sebep olacaktır. Kamu görevlisinin icbar, ikna veya hatadan yararlanılmasıyla kendisine veya bir başkasına bir yarar elde etmeye çalışması da aynı zamanda dürüstlük ilkesini zedeleyebilecektir.
TCK m.250’den anlaşılacağı üzere irtikap suçunun konusu “yarar”dır. TCK m.250’de elde edilen menfaatin ne olduğuna veya ne olması gerektiği hususuna açıkça değinilmemiştir. 5237 sayılı TCK’da yarar kavramı geniş tutularak edim olarak para dışındaki şeyler de kapsam dahiline alınmıştır.
5237 sayılı TCK m.250’de; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle… kamu görevlisi…” şeklinde olması sebebiyle irtikap suçunun faili yalnızca kamu görevlisi olabilecektir. Bu nedenle irtikap suçu, özgü suç olarak nitelendirilir. İrtikap suçunun meydana geldiği esnada failin kamu görevlisi sıfatına sahip olması yeterlidir. İrtikap suçu meydana geldikten sonra, kamu görevlisi sıfatının yitirilmiş olması veya görev başında olunmaması suçun meydana gelmesi açısından önemli olmayıp, ilgili soruşturma veya kovuşturmaya devam edilir.
Yargıtay 5. CD., E.2009/1476, K.2009/5017, T.29.04.2009 tarihli bir kararında sermayesinin tamamı devlete ait olduğu bir kurum veya kuruluşta çalışan kişinin kamu görevlisi olduğuna işaret etmiştir. Yargıtay’ın bu kararı ile devlet kurum ve kuruluşlarında kamu hukuku usulüne göre çalışan kişilerin kamu görevlisi olduğu görüşüne sahip olduğu ileri sürülebilir.
İrtikap suçunun mağduru kendisine karşı manevi icbar kullanılarak veya ikna edilmek suretiyle kendi iradesi sakatlanarak aldatılan veya hatasından yararlanılmak suretiyle kendisinden yarar veya vaat temin edilen kişidir. Gerçek kişiler bakımından mağdur sıfatının nitelendirilmesinde ve haiz olunmasında bir kısıtlama yoktur; kanuni düzenlemeler ve yargı kararları herhangi bir ölçüt getirmemiş olup iradesi icbar, ikna ve hatası nedeniyle etkilenerek haksız bir menfaati temin eden mağdur, gerçek kişiler bakımından herkes olabilir. İrtikap suçunda mağdur ile suçtan zarar görenin aynı kişi olması gerekmemektedir.
İrtikap suçundan mahkum edilen kamu görevlisi, verilen hapis cezası tamamen infaz edilinceye kadar maddenin birinci fıkrasında sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılması gerekmektedir. Somut olayda öngörülen cezanın alt sınırı en az üç yıl hapsolmasından ve söz konusu hüküm TCK m. 49/2 uyarınca kısa süreli sayılmamasından ötürü TCK m. 50 uyarınca adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
İrtikap suçu, takibi şikayete bağlı olan suçlardan olmadığı için, savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatır. İrtikap suçu re’sen kovuşturmaya tabidir. İrtikap suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. İrtikap suçunun işlendiğinin bu süre içerisinde savcılığa bildirilmesiyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun m. 12 uyarınca 5237 sayılı TCK m.250/1 ve 2’de hüküm bulan irtikap suçları ağır ceza mahkemesinin, 250/3’ te düzenlenen irtikap ise Asliye Ceza Mahkemesinin görev alanına girmektedir.
İrtikap Suçu Örnekleri
İrtikap suçunun oluşmasına neden olan hareketler kanuni düzenlemede icbar etmek, ikna etmek ve hatadan yararlanmak şeklide hüküm altına alınmıştır. Fail kamu görevlisi görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak icbar etme fiilini, güveni kötüye kullanarak ikna etme fiilini veyahut mağdurun hatasından istifade etmek suretiyle, yarar sağlamasını kanunumuzca yasaklanan fiilleri gerçekleştirmiş olur.
Yargıtay’ın benimsediği görüşe göre; irtikap suçunun gerçekleşmesinde üç şeklin, suçta seçimlik hareketleri oluşturmadığı, farklı düzeyde ve ağırlıkta ihlalleri ihtiva eden farklı suç tiplerinin oluştuğunu kabul etmektedir.
Kamu görevlisi fail mağdurun yaptığı hatanın farkına varmasına rağmen söz konusu hatayı mağdura bildirmiyor ve düzeltme yoluna gitmiyorsa kasten davranış sergilenmesi yoluyla irtikap suçunun oluşumuna sebebiyet verecektir. Ancak kamu görevlisinin olayın oluşundaki hatanın farkına varamaması ve kasten hareket etmemesi durumunda irtikap suçu oluşmaz. Örnek olarak, mağdurun ödediği fazla miktara dikkat etmeden kasaya koyan failin akşam kasayı kapattığında fazlalığı fark edip bu meblağ tutarını sahibine vermek için ayırdığında irtikap suçunun unsurları oluşmayacaktır.
Kamu görevlisi fail, mağdurun dış dünyaya yansıyan iradesinde bizzat hataya düşürücü tutum ve davranış sergiliyorsa ya da mağdurdan kaynaklanan bir hatadan faydalanırken elde edeceği yararı arttırmak için icrai bir davranışta bulunuyorsa kamu görevlisi failin yapmış olduğu fiiller ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturacaktır. Yargıtay bu konuda “sanığın, harcırahı 60 Türk Lirası olması gerektiği halde bunun 120 Türk Lirası olduğunda ısrar etmesi ve muhtarı bu hususta ikna ettiği..” icrai bir davranış neticesinde ikna suretiyle suçun oluştuğu şeklinde karar vermiştir. Yargıtay bu husustaki bir kararında “Görevlinin yasa uyarınca alınmaması gereken bir şeyi mağdurun hatasından yararlanarak alması ve yanılmanın görevlinin eyleminden değil mağdurdan kaynaklanmış olması gerekmektedir.” şeklinde karar vermiştir.
Fail kamu görevlisinin mağduru kendisiyle dostluğa zorlaması durumunda irtikap suçunun oluştuğu söylenemez. Buna bağlı olarak da cinsel içerikli duygusal yakınlaşmaya esas manevi şeylere benzer arzular yarar kavramı kapsamında kabul edilemez.
Kamu kurumunda görev yapan kişiye irtikap suçunu işlemeyi düşünmezken bir arkadaşı tarafından suç işleme iradesi oluşacak biçimde kişiye yönelik baskı sonucunda kamu görevlisinin irtikap suçunu işlemesi halinde arkadaş olan kişinin azmettiren olarak sorumluluğu doğabilecektir.
Yargıtay 5. CD., E. 2007/8728, K. 2008/1387, T. 4.3.2008 sayılı kararında KBB uzmanının yeşil kart haricinde masraf adı altında para talep edip müştekinin kızının ameliyat edilmesini istemesine karşın tarafın parayı ödemede isteksiz olup yetkili mercilere müracaat ederek işlem başlattığına dikkate alarak cebri icra suçunun unsurlarının oluşmadığı sonucuna ulaşmıştır. Diğer bir ifadeyle icbar, mağdurun iradesi dışında yapmak istediği durumdan farklı bir şekilde davranmasına ve bu yönde dış dünyaya iradesini yansıtılmasına zorlanmasıdır.
Yargıtay 5. CD., E. 2008/3962, K. 2008/6093, T. 9.6.2008 sayılı kararında, kamu görevlisinin vazifesinin niteliğine halel getirebilecek bir işi yapma vaadiyle veyahut yapması karşılığında mağdurdan para talep etmesi, bunun üzerine mağdurun kamu görevlisine parayı vermesi veya verme yönünde muvafakatte bulunması beyanıyla sanığın yakalanmasının sağlandığı olaylarda, icbar suretiyle irtikap suçunun oluştuğunu kabul etmiştir.
Yargıtay 5. CD., 29.6.1983, 2014/2538,. 5. CD. 03.02.1982, 3931/230 sayılı kararında apandisit ameliyatı için para istenmesini, Bolu SSK Hastanesinde operatör doktor olan sanığın, ameliyat için yazılı muvafakat aldıktan sonra 25.000 Türk Lirası verilmediği takdirde ameliyatı yapmayacağını söylenmesini, icbar suretiyle irtikap suçu olarak kabul etmiştir.
Yargıtay 4. CD., E.2000/8318 , K .2000/8876, T13.12.2000 sayılı kararında özetle “Hastanede kadın doğum uzmanı olan sanığın yapması gereken ameliyatları kendisine para verilmediği takdirde yapmayacağını söylemesinin irtikap suçunu oluşturabileceği ..” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay 5. CD., E. 2016/9638, K. 2018/8609, T. 6.11.2018 sayılı güncel bir kararında icbar suretiyle irtikap suçunun unsuru bakımından “Kanun’un öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay 5.CD., E. 2015/6146 K. 15/13930, T. 9.9.2015 sayılı kararında zabit katibinin temyiz masraf adı altında kamu görevlisine duyulan güvenden yararlanarak kişiyi ikna edip aldatması sonucu mağdurdan yarar sağlanması halinde görevi kötüye kullanama suçu değil ikna suretiyle irtikap suçunun oluşacağına karar vermiştir.
Yargıtay 5. CD., E.2001/4586, K. 2002/1991, T.28.03.2002 sayılı kararında mezkur suçlar arasındaki başlıca farkın, failin kamu görevlisi olmanın sağladığı avantaj nedeniyle görevini kötüye kullanılması suretiyle icbar, ikna veyahut muhatap kişide meydana gelmiş olan, hatasından yararlanılarak kendisine veya başkasına haksız bir çıkar elde etme durumu olduğunu ifade etmiştir.
Yargıtay 5.CD., E.2001/2135, K.2001/7652, T.13.12.2001 sayılı kararında zimmet suçunda, fail, görevi gereği kendisine tevdii edilen şeyi zimmetine geçirmekte; irtikap suçu açısındansa fail, görevin sağladığı nüfuzu kötüye kullanılmasını içeren icbar, ikna veyahut mağdurun hatasından yararlanarak yarar elde edilmesi gerektiğini belirtmiş ve bu ayrımın yapılması için kişilerin iradelerinin ifsada uğramış olup olmaması ve yasaya uygun tevdiinin varlığı gibi hususların aranması gerektiğine hükmetmiştir.
Lise egitim hayatına İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler lisesinde başlayıp, Kanada Moncton High School’da devam etmiştir. Şu anda Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda yarı zamanlı olarak Polat&Polat Hukuk Bürosu’nda staj yapmakla birlikte web sitesi için metin yazarlığı yapmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.