8 Temmuz 2021
Bilirkişi Raporu Kararı
Bilirkişi Raporu Kararı
Yargıtay bilirkişi raporuna kabul beyanının usuli kazanılmış hak oluşturacağına karar vermiştir.
“…Davacı, bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren 25.3.2015 tarihli dilekçesi ile rapordaki saptamaların oluşa, yüksek mahkemenin emsal kararlarına ve mevzuata uygun olduğunu ve rapora bir itirazının bulunmadığını belirterek aynı dilekçe ile talebini ıslah etmiştir. Davacı tarafın bu bilirkişi raporuna kabul beyanı davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturur. Mahkemece, davalı tarafın rapora itirazı üzerine alınan 3.9.2015 havale tarihli raporda ise davacı alacağı 77.896,00TL olarak tespit edilmiş, bunun üzerine davacı 21.9.2015 tarihli birleşen dava ile alınan son rapor ile tespit edilen alacağına ilişkin olarak bakiye 38.948,00TL’nin tahsilini istemiş, mahkemece de birleşen davanın da kabulüne verilmiştir. Davacı vekilinin 25.3.2015 tarihli rapora karşı itirazı olmadığı beyanı üzerine birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 3.9.2015 havale tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak birleşen davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/6687 E. 2021/8653 K.)
8 Temmuz 2021
2020 Aralık Tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı
2020 Aralık Tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı
KARAR İNCELEME RAPORU
2017/21 E. 2020/77 K. sayılı 24.12.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı
İşbu kararla birlikte olağanüstü hal süresince belli suçlardan yapılan soruşturmalarda müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin Cumhuriyet savcısı kararı ile kısıtlanabilmesine ilişkin kanun maddesi iptal edilmiştir.
“…6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 3/l maddesine göre müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısı kararıyla kısıtlanabilecektir. İlgili madde, olağanüstü hal süresince belli suçlardan yapılan soruşturmalarda müdafiinin dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisinin belirli koşullarda Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilmesini düzenlemektedir. Kural bu haliyle müdafiinin dosyaya erişim hakkına kısıtlama getirmek suretiyle silahların eşitliği ilkesini, savunma hakkına ve hürriyeti kısıtlayan kişinin kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sınırlama getirmektedir. Soruşturmanın gizlilik içerisinde yürütülmesinin ve bazı delillere ulaşılmasının kısıtlanmasının mutlak olması savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermemektedir. Bunun yanı sıra Cumhuriyet savcısının verdiği kısıtlama kararına karşı bir güvence de öngörülmemektedir. Bu itibarla ilgili maddenin Anayasa’nın 15. maddesinde yer alan “Temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılamaması”, 19. maddesinde yer alan “Kişi güvenliği ve özgürlüğü” ve 36. maddesinde yer alan “Hak arama hürriyeti” maddelerini ihlal ettiğinden iptaline karar verilmiştir…”
Anayasa Mahkemesi 25/2/2021 tarihinde 2018/35900 numaralı bireysel başvurusunda, tefhim ile gerekçeli karar yazımı arasında 2 yıl gibi bir süre geçmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
“Başvuruya konu yargılamada 18.10.2017 tarihinde hüküm tefhim edilmiş, gerekçeli karar 07.02.2019 tarihinde yazılmıştır. Davalı vekili, 25.10.2017 tarihinde süre tutum dilekçesi, 07.03.2019 tarihinde ise istinaf dilekçesini sunmuştur. Bölge mahkemesi 02.10.2019 tarihinde istinaf talebini reddetmiştir. Davalının temyiz talebi üzerine Daire, 17.12.2019 tarihinde kararı onamıştır. Somut olayda 21.7.2017 tarihinde açılan davanın 17.12.2019 tarihinde Dairenin onama kararı ile kesinleştiği yani yargılamanın yaklaşık 2 yıl 5 ay sürdüğü anlaşılmaktadır. Başvuruya konu işe iade davasında, birer ay arayla yapılan ve tanık dinlenmeyen iki duruşma neticesinde kısa karar tefhim edilmiştir. Dava; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi ölçütler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır… Kararın tefhiminden gerekçeli kararın yazılmasına kadar geçen 1 yıl 3 ay 29 günlük sürenin yargılamanın en uzun aşaması olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı kanunda basit yargılama usulüne tabi davalarda gerekçeli kararın en geç 1 ay içerisinde yazılarak tebliğe çıkarılması gerektiği belirtilmiştir…ilk derece mahkemesinin kararı tefhiminden gerekçeli kararı yazmasına kadar geçen 1 yıl 3 ay 29 günlük sürenin makul olarak değerlendirilmesi mümkün değildir…açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasanın 36. Maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…”
8 Temmuz 2021
Güncel Yargıtay Kararları Ve Özetleri
Güncel Yargıtay Kararları Ve Özetleri
Karar özeti: Kararda arabuluculuk görüşmesinin yapılmadığı ve arabuluculuk sürecinin kanuna uygun olarak gerçekleşmediğinden bahisle arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan konularda dava açılamayacağı şeklindeki usulden red kararı kaldırılmıştır.
“…Bütün bu işlemlerin davalı şirketin kayden avukatının arabuluculuğunda gerçekleştiği, arabulucunun davacı tarafı diğer tarafın avukatı olduğu konusunda bilgilendirdiğinin tespit edilemediği, emsal dosyalarda dinlenen tanık anlatımlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, hatta arabulucunun da işçilerin imzaladığı aşamada işyerinde olmadığının beyan edilmesi karşısında; usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır. Tüm bu tespitler karşısında; dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında, yapılan işlemler geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemez. Kanun hükümlerine göre usulüne uygun bir başvuru olmadığı, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı ve mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği ve dava tarihi itibari ile zorunlu arabuluculuk şartının henüz yürürlüğe girmediği de dikkate alınarak, davaya konu ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti yönünden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken, hukuken geçerli bir anlaşmanın varlığı kabul edilerek “arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan konularda dava açılamayacağı” yönündeki gerekçeyle davanın usulden reddi hatalı olup, bu yönde ilk derece mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir..” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/3694 E. 2019/13040 K.)
Karar özeti: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi aşağıdaki kararında Facebook’tan hakaretle ilgili bir tazminat davasında sinkaflı mesajı atan ile bilgisayarın internete bağlandığı Wi-fi hattının sahibini sorumlu tutmuş ve Wi-fi hattı sahibini de tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
“…Dosya kapsamından; davacının facebook sayfasına sinkaflı sözler içeren mesajlar gönderildiği, suça konu mesajların gönderildiği bilgisayarların IP numaralarının davalılara ait olduğu, davacının e-posta ve facebook adreslerine mail ve mesaj atıldığı saatlerde, mailin ve mesajın bırakıldığı mail adresine davalıların internete çıkış yaptıkları IP adresi üzerinden bağlantı yapıldığı anlaşıldığından, dava konusu mesajların gönderilmesinden hat sahibi davalılar sorumludur. Bu nedenle; gönderilen mesajlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, her iki davalının da yazılan mesajlardan sorumlu olduğu kabul edilmeli ve uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmelidir. Bu yön gözetilmeden yanılgılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/16612 E. 2019/1233 K. sayılı karar)
8 Temmuz 2021
İçerik Paylaşan Web siteleri İçerik Sağlayanı Araştırmak İle Yükümlü Mü?
İçerik Paylaşan Web Siteleri İçerik Sağlayanı Araştırmak İle Yükümlü Mü?
Yargıtay, 5651 sayılı Kanun uyarınca içerik sağlayıcının Kanun’un emredici hükmüne rağmen belirtilmemesi durumunda ortam paylaşanların içerik sağlayıcıları araştırmakla yükümlü olmayacağını ve böylece künye bilgilerinde imtiyaz sahibi olarak belirtilen süjenin, kusursuz sorumlu olacağına karar vermiştir.
“…”www.odatv.com” adlı internet sitesinin künyesine dair belgenin incelenmesinden; 5651 Sayılı Kanun madde 3’e göre içerik sağlayıcının Kanunun emredici hükmüne rağmen belirtilmediği, ortam paylaşanların ayrıca içerik sağlayanı araştırmakla yükümlü olmadığı 5651 Sayılı Kanun’un madde 4’e göre içerik sağlayanın salt kullanıma sunmakla kusursuz sorumluluk türüyle sorumlu olduğu, künye bilgilerine göre imtiyaz sağlayanın davalı H. S. Y. olduğu, böylece ortamı kullanıma sunanın da davalı H. S. Y. olduğu, bu durumda H. S. Y.’ın 4. madde kapsamında kusursuz sorumlulukla sorumlu olacağı açıktır. Diğer davalı B. P.’ın ise sorumluluğunun türünün sitedeki yetkilerine göre belirlenmesi gerektiği açıktır…” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/7834 E. 2014/11797 K.)
8 Temmuz 2021
İşçi Davalarında Zorunlu Arabuluculuk
İşçi Davalarında Zorunlu Arabuluculuk
Yargıtay işçilerin açacakları menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuk dava şartı kapsamında olmadığına karar vermiştir.
“… Arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, işçilik alacaklarına ilişkin davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır (…)Bu nedenle işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021/2740 E. 2021/6513 K.)
8 Temmuz 2021
Ret Kararı Verilen Davanın Zaman Aşımına Etkisi
Ret Kararı Verilen Davanın Zaman Aşımına Etkisi
Yargıtay usulden ret kararı verilen davanın zaman aşımına etkisi olmadığına karar vermiştir.
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle alacağın 21.03.2005 tarihinde muaccel olmuş bulunmasına, 818 sayılı mülga BK’nın 126/4. maddesi uyarınca davanın 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmasına, 20.02.2007 tarihinde takibe geçilmesine, takipdeki son işlem tarihinin 27.02.2007 olup davacı tarafından alacakla ilgili … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/384 esas sayısında açılan davanın usulden red kararı verilmesi nedeniyle zamanaşımını kesen nitelikte bulunmamasına, anılan yasanın 136, TBK’nın 157. maddesi hükmünce bu tarihten itibaren yeniden başlatılan 5 yıllık süre geçtikten sonra 01.10.2012 tarihinde açılan davanın mahkemece zamanaşımından reddedilmesinin usul ve yasaya uygun olmasına göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,40 TL temyiz ilâm harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 15.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.…” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2014/4933 E. 2015/181 K.)[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
8 Temmuz 2021
Ulusal Bayram Günleri İşçi Yevmiye Hakkı
Ulusal Bayram Günleri İşçi Yevmiye Hakkı
Yargıtay, ulusal bayram-genel tatil günlerinde 1 saat dahi çalışan işçinin tam yevmiyeye hak kazanacağını içtihat etmiştir.
“…İş Kanunu’nun 47. maddesindeki açık düzenleme karşısında ulusal bayram genel tatillerde çalıştığı anlaşılan davacının çalıştığı her bir ulusal bayram genel tatil günü için ilave 1 yevmiyeye (aylık maktu ücret/30) daha hak kazandığı gözden kaçırılarak hesaplamanın çalışılan saat üzerinden yapılması hatalıdır. İşçi ulusal bayram-genel tatil günlerinde 1 saat dahi çalışsa tam yevmiyeye hak kazanır…” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/20521 E. 2020/6790 K.)
8 Temmuz 2021
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 27.01.2021 Tarihli Kararı
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 27.01.2021 Tarihli Kararı
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 27.01.2021 tarihli bir kararında elektronik tebligat yolu ile tebliğ edilen tebligatın açıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağına karar vermiştir.
“…sanık müdafilerinden Av. …’a elektronik tebligat yolu ile, tebligatın açıldığı tarih olan 10.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve Tebligat Kanunu 11. maddesinde “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, vekil sayısının birden çok olması durumunda, ilkine yapılan tebliğ tarihinin asıl tebliğ tarihi sayılacağının” açıkça belirtildiği, buna karşın, sanık müdafilerinin ilk temyiz dilekçesini 7 günlük yasal süresinden sonra 22.07.2019 tarihinde sunmuş oldukları anlaşılmakla, yasal süresinden sonra yapılan temyiz istemlerinin, CMK’nin 295 ve 298. maddeleri uyarınca REDDİNE, aynı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27/01/2021 gününde tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oy birliği ile karar verildi…” (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/1916 E. 2021/402 K.)