12 Kasım 2021
HAKSIZ TAHRİK NE DEMEK?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde haksız tahrik ceza sorumluluğunu azaltan bir hal olarak düzenlenmiştir. Haksız tahrik, failin haksız fiilin yarattığı hiddet, öfke veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek suçu işlemesi anlamına gelmektedir. Fail suçu işleme yönünde önceden karar vermemektedir, dışarıdan gelen etkinin ruh halinde meydana getirdiği kızgınlık ve üzüntü duygusunun sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Kişiyi suç işlemeye yönelten psikolojik durum mutlaka kişi cezalandırılırken göz önünde bulundurulmalıdır. Haksız tahrik kavramı, mağdurun suçtaki rolünün ve sorumluluğunun kabulü sonucu ortaya çıkmış ve haksız tahrikin etkisi altında suç işleyen kişiye verilecek cezayı daha az olacak şekilde öngörmüştür. Haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla iradesi zayıflayan kişinin kusursuz davranması ve kendisini suç işlemekten alıkoyması daha zor hale gelecektir. TMK m.29 uyarınca haksız tahrikin kusurluluğu etkileyen bir hal olduğu kabul edilebilir. Haksız tahrik altında olan failin duyduğu öfke sebebiyle bilerek ve isteyerek suç işlemesi durumunda failin cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Fakat haksız tahrik altında suç işleyen kişi ile soğukkanlılıkla suç işleyen kişiyi aynı düzeyde sorumlu tutmak hakkaniyete aykırı bir durum oluşturacaktır çünkü mağdurun haksız davranışı ile faili öfkelendirerek suç işleme hususunda tahrik etmesi hakkaniyet ve modern ceza hukuku ilkeleri gereğince daha az cezayı gerektirecektir. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için; tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı, fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, failin işlediği suç bu ruhsal durumun tepkisi olmalı ve son olarak haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan kaynaklı olmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nda hangi durumlarda suçun haksız fiil teşkil edeceği düzenlenmemiş ve bu belirsizlik uygulamada fikir ayrılıklarına neden olmuştur. Fiilin ihmali veya icrai hareketlerle gerçekleştirilmesi mümkündür. Öğretide çoğunluk tarafından benimsenen haksız tahrikin kusurluluğu azaltan bir neden olduğu görüşüne göre, mağdurun haksız fiili dolayısıyla failde buhran hali meydana gelmekte ve bahsedilen buhran hali etkisinde kalan failin, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneği zarar gördüğü için hukuk düzenine aykırı davranışlar göstermektedir. Bu sebeple fail, haksız tahrikin etkisi altındayken normal durumda olduğundan farklıdır ve bu farkın nedeni failin iradesini kontrol etme yeteneğindeki, yani kusurundaki azalmadır.
HAKSIZ TAHRİKTE İNDİRİM
5237 sayılı TCK m.29 gereğince haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. TCK m.29’a göre hâkim, mağdurun haksız eyleminin ağırlığını, failde yarattığı buhran etkisi ve buna karşı işlenen suçun niteliğini de göz önünde bulundurarak indirim oranını belirleyecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun son dönemde vermiş olduğu haksız tahrikte indirim oranının belirlenmesine ilişkin kararlarında tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı tespit edilirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilen kişi göz önüne alınıp değerlendirilmelidir. Failin ceza indiriminden faydalanabilmesi için haksız tahrik içeren fiilin bizzat mağdurdan kaynaklı olması gereklidir. Üçüncü kişilerin haksız fiili nedeniyle mağdura karşı bir suç işleyen fail, haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır.
HAKSIZ TAHRİK YARGITAY KARARLARI
Yargıtay kararları göz önüne alındığında haksız tahrikin güncelliğini koruyan bir kurum olduğu anlaşılmaktadır.
Yarg. 1 CD. 06.02.2019 tarih, 2018/5042 E. 2019/519 K. sayılı kararında ,“Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık A.Y.ile mağdur Ü.Y.’nin olay tarihinde evli oldukları, mağdurlar Ü.Y ile R.Y’nin aralarında gönül ilişkisi bulunduğu, olay günü mağdur Ü ile R’nin el ele tutuşup samimi bir şekilde yolda yürürlerken sanık A.Y tarafından görülmesi üzerine, sanığın yanında bulunan bıçağı önce mağdur R’nin’ boğazına sapladığı,R’nin olay yerinden kaçması ile mağdur Ü’yü altı kez bıçakladığı, bıçaklardan birinin karaciğere isabet etmesi sonucunda hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, mağdur R’nin hayati tehlike geçirmeyecek şekilde ve yüzünde sabit iz olacak derecede yaralandığı olayda; Mağdurlardan kaynaklanan haksız tahrik oluşturan eylemin boyutu nazara alınarak sanık hakkında mağdur Ü‘ye yönelik suç bakımından tayin olunan cezadan makul oranda, mağdur R’ye yönelik suç bakımından asgari oranda haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde indirimler uygulanması suretiyle eksik cezalara hükmolunması, bozmayı gerektirmiş…” denilerek sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eş bakımdan makul oranda, bununla birlikte evli kişiyle evli olduğunu bilerek ilişkide bulunan kişinin eylemi ise eşe nazaran daha hafif olacağından asgari hadden indirim yapılması gerektiği belirtilmiştir. Yüksek mahkemenin, kadına karşı şiddet vakıalarında haksız tahrik indiriminin uygulanacağı şeklindeki birçok kararı; failin iradesinin objektif olarak, yaralamaya, cinsel suçlara veya öldürmeye yol açacak ölçüde etkilendiğini kabul etmenin mümkün olmadığı, bu tür kararların toplumdaki adalet duygusunu zedelediği gerekçeleriyle sıklıkla eleştirilmektedir.
Yarg. 3. CD. 06.03.2019 tarih, 2018/8346 E. 2019/4709 K. sayılı kararında; “…Mahkemece mağdurun sanığa küfür ettiği gerekçe gösterilerek haksız tahrik hükümleri uygulandığına göre, sanık hakkında hükmedilen cezada, 5237 sayılı TCK’nin 29. maddesi uyarınca haksız tahrik indirimi uygulanırken, TCK’nin 3. maddesi uyarınca orantılılık ilkesi dikkate alınarak makul bir oranda indirim yapılması gerekirken, daha vahim olaylarda uygulama olanağı bulunan (1/2) oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından… bozma nedeni yapılmamıştır.” Denilerek hakaret eylemine karşı basit yaralama suçunu işleyen fail hakkında asgari hadden indirim yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
YCGK, 11.10.2016 tarih, 2015/1-830 E. 2016/360 K. sayılı kararında; “…Haksız tahrik teşkil eden fiilin sanığa yönelmesi şart olmayıp üçüncü kişilere karşı yapılan haksız eylemler nedeniyle de haksız tahrik hükmünün uygulanabileceği konusunda şüphe bulunmamakta ise de, reşit olan ve eşinden boşanan sanığın ablası mağdur Hülya’nın, maktul ile olan rızaya dayalı evlilik dışı ilişkisinin sanık açısından haksız tahrik oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Ayrıca sanık, maktulün küfür ederek üzerine yürüdüğünü iddia etmiş ise de, mağdur H. ile tanık S’nin olaydan hemen sonra alınan soruşturma evresindeki beyanlarında, maktulden kaynaklanan haksız bir hareketten bahsetmedikleri gibi maktulün sanıktan kaçarak ve saklanarak kurtulmaya çalıştığı yönündeki samimi anlatımları karşısında, salt maktulün ablası ile resmi nikah olmaksızın birlikte yaşamasından doğan kızgınlıkla hareket ettiği anlaşılan sanık hakkında haksız tahrik şartlarının oluştuğunun kabulü mümkün değildir…”
YCGK. 24.12.2013 tarih, 2013/1-664 E. 2013/622 K. sayılı kararında “…Somut olayda, öldürmeyi düşündüğü K tarafından eşi kaçırılan sanığın haksız bir eylemin etkisiyle hareket ederek eylemi gerçekleştirdiği konusunda bir tereddüt bulunmamakta ise de, sanığın eylemini eşinin kaçırılmasının üzerinden bir yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra gerçekleştirmiş bulunması, daha önce eşini kaçıran K’yi bir kez görmüş olması ve K ile maktul arasında 6 yaş farkın bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın daha dikkatli ve özenli davranması durumunda öldürdüğü C‘nin gerçek kimliğini anlayabileceği, bunun için de somut olay itibariyle yeterli zamanının olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, sanığın hatası kaçınılmaz nitelikte bir hata olmadığından, dolayısıyla sanığın hata hükümlerinden yararlanması mümkün bulunmadığından, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerini uygulayan yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetlidir…”
YCGK. 16.05.2017 tarih, 2016/14-1123 E. 2017/270 K. kararı “…Katılan M’nin, katılanlar S ve B’nin iş yerinde hırsızlık yaparken kendisinin de gözcülük yaptığını anlatması üzerine, sanık M’nin iş yerindeki hırsızlığın katılanlar tarafından yapıldığı hususunda hataya düştüğü ileri sürülebilirse de; sanık M’nin yetkili makamlara bu durumu bildirmeksizin yalnızca katılan M’nin beyanları ile oluşan basit bir suç zannıyla hareket etmesi nazara alındığında, sanığın ceza sorumluluğunu azaltan nedenler arasında yer alan haksız tahrikin gerçekleştiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğü kabul edilemeyeceğinden, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması mümkün olmayıp bu konuda araştırılması gereken başka bir husus da bulunmamaktadır…”

Lise egitim hayatına İstanbul Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler lisesinde başlayıp, Kanada Moncton High School’da devam etmiştir. Şu anda Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesinde son sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda yarı zamanlı olarak Polat&Polat Hukuk Bürosu’nda staj yapmakla birlikte web sitesi için metin yazarlığı yapmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.