18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluşu Masrafları
Anonim Şirket Kuruluşu Masrafları
Anonim şirket kuruluşu için gösterilen sermaye en az 50.000 Türk Lirası olmalıdır. Bununla beraber anonim şirket kuruluşu için yapılacak olan masraflar ise sermayenin miktarına göre artış göstermektedir. Aynı zamanda bu masraf kalemleri yıllar içerisinde değişiklik gösterebileceğinden herhangi bir masraf tutarı söylemenin yanıltıcı olacağı kanaatindeyiz.
Anonim Şirket Kuruluşu Şartları
Anonim şirket, amaç ve konu yönünden kanuna aykırı olmamak, esas sözleşmesinde bulunması gereken emredici hükümleri taşımak koşuluyla; daha önce bahsettiğimiz aşamaların her biri sırasıyla izlenerek Ticaret Sicili’ne tescil ile kurulur. Bu sebeple anonim şirket kurmak için kanunda belirtilen aşamaları sırasıyla takip etmek, bir önceki aşamayı tamamlamadan bir sonrakine geçmemek gerekir.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi anonim şirketlerin kuruluş şartlarından biri esas sözleşmenin emredici hükümleri taşımasıdır. Buradan anlaşılacağı üzere bir anonim şirket ortaklığının esas sözleşmesinde bulunması zorunlu olan bazı hususlar vardır. Bunlar:
- Şirketin ticaret unvanı ve şirket merkezinin bulunacağı yer
- Tanımlanmış ve esaslı noktaları belirtilen bir işletme konusu
- Şirket sermayesi, şirketteki her bir payın ayrı ayrı itibari değeri, bu payların ödenme şekli ve şartları
- Pay senetlerinin nama yahut hamiline mi yazılı olacağı
- Yönetim kurulunda kaç kişi olacağı, bu kişilerden hangilerinin imza atmaya yetkili olacağı ve şirket kurulduğunda ilk yönetim kurulunda kimlerin olacağı
- Genel kurulların toplantı çağrı şekli
- Şirket ilanlarının yapılış şekli
- Pay sahiplerinin taahhüt ettiği sermayelerin miktarı ve türü
- Şirket hesap dönemi
Şayet anonim ortaklığın esas sözleşmesi yukarıda sayılan hususlardan herhangi birini içermiyorsa, esas sözleşme emre aykırılık sebebiyle geçersiz olur.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluş Aşamaları
Anonim Şirket Kuruluş Aşamaları
Anonim şirket kuruluş aşamalarında öncelikle gereken bilgilerin (örn. Şirketin bağlı olacağı vergi dairesi, şirket ortaklarının imzası vs.) bulunduğu bir dilekçe yazılmalı ve yetkililerce imzalı, ortakların resmi bulunan bir oda kayıt beyannamesi alınmalıdır. Sonra, daha önce de bahsettiğimiz gibi esas sözleşme hazırlanmalı ve bu esas sözleşme kurucu imzalarıyla beraber yetkili makam huzurunda onaylanmalıdır. Daha sonra kanunda öngörülen azami sermaye payı şirket banka hesabına yatırılmalı ve bunu belgeleyen bir dekont alınmalıdır. Bunun dışında eğer bir aynî sermaye söz konusu ise söz konusu aynî sermayede herhangi bir sınırlandırma olmadığına dair ilgili sicilden alınmış yazının aslı bulunmalıdır. Kuruluş Bakanlık yahut başka bir resmi kurum onayına tabi ise ilgili makamdan ortaklığın kurulmasına dair herhangi bir mani olmadığına dair alınan izin belgesinin de aslı olmalıdır. Tüm bu aşamalar tamamlandıktan sonra ortaklık, ortaklık merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline yapılan bir tescille tüzel kişilik kazanacaktır. Ardından bu tescil Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Tescil işlemi şayet anonim şirket kuruluşu için bir makam yahut bakanlık izni gerekiyorsa izin tarihi, gerekmiyorsa şirketin kuruluş tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılmalıdır.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluşu Nasıl Yapılır
Anonim Şirket Kuruluşu Nasıl Yapılır
Daha önce de belirttiğimiz gibi anonim şirket kurmak için Türk Ticaret Kanunu bazı koşul ve aşamalar öngörmüştür. Bu aşamalardan önceki tamamlanmadan bir sonrakine geçilemez. Bu aşamaların her birinden detaylıca daha sonra bahsedecek olmakla beraber başlıca bir anonim şirket kuruluş şeması şu şekildedir: Öncelikle ortaklığın kuruluş, işleyiş ve örgütlenişi düzenleyen bir esas sözleşme hazırlanır. Daha sonra bu esas sözleşme noter yahut ticaret sicil müdürü ya da müdür yardımcısı huzurunda imzalanacak ve bu imzalar huzurunda bulunulan kişi tarafından onaylanacaktır. Bir sonraki adımda ise ortakların taahhüt ettikleri payın en az yüzde yirmi beşini ve çıkarma primi öngörülüyorsa çıkarma priminin tamamını tescilden önce; geri kalan miktarı ise tescilden itibaren yirmi dört ay içinde ödeyeceklerdir. Bazı ortaklıklar faaliyet konuları itibariyle kuruluş ve esas sözleşme değişiklikleri izne tabi olabilir. Böyle bir durumda bir sonraki aşama olarak Ticaret Bakanlığı izni alınmalıdır. Ve nihayet son aşama tescil ve ilan aşamasıdır.
Anonim Şirket Kuruluşu Sermaye Ödemesi
Türk Ticaret Kanunu madde 344’e göre ortaklar tarafından taahhüt edilen nakdî sermayenin en az yüzde yirmi beşi tescilden önce; geri kalan tutar ise tescilden itibaren 24 ayı geçmemek koşuluyla ödenmelidir. Fakat payların çıkarma primleri tescilden önce tamamen ödenmelidir.
Anonim Şirket Kuruluşu Bakanlık İzni
Daha önce de belirttiğimiz gibi faaliyet alanlarına göre bazı anonim şirketlerin kuruluşu için bakanlık izni gerekmektedir. Şayet Türk Ticaret Kanunu’nun 333. Maddesi de buna paralel bir düzenleme getirmiştir. 333. Maddeye göre hangi alanda faaliyet verecek anonim şirketlerin bakanlık izniyle kurulacağı Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanacak bir tebliğ ile belirlenir. Aynı maddenin devamına göre bu faaliyet alanı kapsamındaki anonim şirketlerin esas sözleşmelerinde yapacakları değişiklikler de izne tabidir. Bakanlık, sadece şirketin kanunun emredici hükümlerine aykırı olup olmadığını inceleyebilir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluşu Kaç Kişi ile Kurulur
Anonim Şirket Kuruluşu Kaç Kişi ile Kurulur
Anonim şirketin kuruluşu için zorunlu tutulan azami yahut asgari bir kişi sayısı yoktur. Zira Türk Ticaret Kanunu’nun 338. Maddesinden de anlaşılmaktadır. 338. Maddeye göre bir anonim şirket kurulabilmesi için pay sahibi olan bir yahut birden fazla kurucunun olması gerekmektedir. Buna göre bir kişi tek başına da gerekli evraklarla uygun kuruluş aşamalarını takip ettiği takdirde anonim şirket kurabilecektir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluşu İçin Gerekli Evraklar
Anonim Şirket Kuruluşu İçin Gerekli Evraklar
Anonim şirket kurmak için kanunda belirtilen esas sözleşme dışında şirket ortaklarının sahip olması gereken belirli bazı belgeler vardır: Tüm ortaklar nüfus cüzdan örnekleri ve imza beyannamelerini getirmiş olmalıdır. Ortakların taahhüt ettikleri sermayenin en az %25’i tutarında yaptıkları ödemeye ilişkin dekont bulunmalıdır. Ticaret Odası’na yapılan kaydı belgeleyen oda kayıt beyannamesi bulunmalıdır. Ve tüm bunlara ek olarak esas sözleşmenin kanuna uygun ve onaylanmış olması gerekmektedir.
Anonim Şirket Kuruluşu İto
Merkezi İstanbul’da olacak şekilde kurulacak anonim ortaklıkların kuruluş aşamasında tescil için başvurmaları gereken yer İstanbul Ticaret Odası olacaktır. İstanbul Ticaret Odası’na tescil işlemi için MERSİS’ten yapılacak bir başvuru sonucu alınan başvuru numarası ile yine MERSİS aracılığı ile bir randevu alınmalı ve bölge temsilciliğine gidilmelidir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Anonim Şirket Kuruluşu 2022
ANONİM ŞİRKET KURULUŞU
Anonim şirket, Türk Ticaret Kanunu’nun 329. Maddesinde verilen tanıma göre sermayesi belirli ve bu sermaye paylara bölünmüş olan ve borçlarından yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirketlerdir.
Günümüzde ticaret hayatında sıkça rastlanan ticaret ortaklıklarından biri anonim şirket ortaklıklarıdır. Anonim şirketler aynı zamanda ticaret hukuku açısından da çokça önemli olup; kuruluş, yönetim ve ortaklığın kaldırılması aşamalarında pek çok uyuşmazlıkla gündeme gelmektedir. Bu yazımızda sizlerle anonim şirketin kuruluş prosedürü, alınması gereken izinler, evraklar ve masraflar hakkında gerekli bilgileri paylaşacağız.
Anonim Şirket Kuruluşu 2022
Anonim şirketlerin kuruluşu Türk Ticaret Kanunu’nca belirli bazı prosedür ve özelliklere tabidir. Türk Ticaret Kanunu madde 335’e göre bir anonim şirket, kurucuların sermayenin tamamını ödemeyi şartsız kabul ettiği, kanuna uygun düzenlenmiş, imzaların noterce yahut ticaret sicili müdürü/ müdür yardımcısınca onaylanmış esas sözleşmenin anonim şirket kurma iradesini açıklamalarıyla kurulmaktadır. Anonim şirketlerin kuruluşunda herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Yalnızca anonim şirket ekonomik amaç ve konu yönünden kanunen yasaklanmamış olmalıdır.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
18 Ocak 2022
Dava Arkadaşlığı
DAVA ARKADAŞLIĞI (HMK m.57)
Bir davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf bulunmakta olup davacı ya da davalı tarafında birden fazla kişinin bulunması halinde dava arkadaşlığı oluşacaktır. Dava arkadaşlığı davacı tarafta bulunuyor ise aktif dava arkadaşlığı, davalı tarafta bulunuyor ise pasif dava arkadaşlığı ortaya çıkar.
Dava arkadaşlığı, birbiriyle yakın ilişkisi bulunan davaların birlikte incelenmesi suretiyle birbirinden farklı kararlar verilmesini önler. Dava arkadaşlığı maddi hukuktan veya usul hukukundan kaynaklanan nedenlerle ortaya çıkabilir.
Dava arkadaşlığı, maddi hukukta yer alan ilişkilerin usul hukukundaki yansımasıdır. Dolayısıyla dava arkadaşlığı mecburi dava arkadaşlığı ve ihtiyari dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır ve HMK’ da bu ayrım dikkate alınarak düzenleme yapılmıştır.
İhtiyari dava arkadaşlığı, yargılama sırasında davaların birleştirilmesiyle ya da taraf katılımı şeklinde de ortaya çıkabilir. İhtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda, birden fazla kişinin birlikte dava açması veya birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılması mecburi dava arkadaşlığında olduğu gibi zorunlu değildir, isteğe bağlıdır. İhtiyari dava arkadaşlığında birlikte açılabilecek davalar ayrı ayrı da açılabilir. İhtiyari dava arkadaşlığında davalar birbirinden bağımsızdır ve dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır. Yargılama ortak yürütülmektedir ancak ihtiyari dava arkadaşları, dava esnasında birbirinden bağımsız hareket edebilirler.
Zorunlu (Mecburi) Dava Arkadaşlığı (HMK m.59)
HMK m. 59 uyarınca maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi (zorunlu) dava arkadaşlığı vardır.
Mecburi dava arkadaşlığı aslında sübjektif dava yığılmasıdır. Bir diğer ifadeyle, burada da aynı yargılama içinde taraflara bağlı bir çokluk bulunmaktadır. Mecburi dava arkadaşları, mahkemeden kendileri adına hukuki koruma talep etmektedirler. Her bir mecburi dava arkadaşı davada taraftır dolayısıyla dava şartları da her biri bakımından ayrı ayrı incelenmektedir.
Maddi hukuktan kaynaklanan mecburi dava arkadaşlığına “maddi mecburi dava arkadaşlığı”, usul hukukundan kaynaklanan mecburi dava arkadaşlığına ise “şekli mecburi dava arkadaşlığı” denilmektedir.
Hak ve borç üzerinde birden fazla kişinin birlikte hareket etme zorunluluğu olan durumlarda bir dava sürecine girilecekse maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olur. Elbirliği mülkiyeti (TMK m. 701 vd.) mecburi dava arkadaşlığına örnek gösterilebilir.
Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığının olabileceği durumlardan ikincisi hak veya borcun bölünemez olduğu durumlardır buna örnek olarak ise bir taşınmazın birden fazla kişi tarafından kiralanması durumunda kiracılara karşı açılacak tahliye davası verilebilir.
Mecburi dava arkadaşlarından birinin davaya dâhil olmaması durumunda dava şartı olan dava takip yetkisi eksikliği söz konusu olabilir ve hâkim bunu re’sen dikkate alacak ve davanın esasına girmeden usulden reddedecektir. Fakat dava arkadaşlarından birinin eksik olması durumunda direkt red kararı vermek yerine, diğer dava arkadaşlarına eksikliği tamamlamaları için süre verilir. Sürenin bitiminde eksiklik tamamlanmamış olursa hâkim, davayı dava takip yetkisi eksikliğinden usulden reddeder.
Mecburi dava arkadaşlığında birlikte hareket etme zorunluluğu bulunmaktadır ve yargılama süresince de bütün usul işlemlerini birlikte yapmak zorundadırlar.
Dava arkadaşlarından birinin kötü niyetli olarak birlikte hareket etmemesi, duruşmaya bilerek katılmaması gibi durumlar diğerlerinin hakkına zarar vereceğinden ötürü HMK m. 60’ da duruşmaya katılmış dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildikleri halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği düzenlenmiştir.
Maddi mecburi dava arkadaşlığında ortada dava arkadaşı sayısı kadar değil sadece bir dava bulunmaktadır. Mahkeme, dava arkadaşlarının tamamı hakkında tek bir karar vermek zorundadır; bazıları bakımından kabul bazıları bakımından red kararı verilmesi mümkün değildir. Maddi mecburi dava arkadaşları, verilen karara karşı ancak hep birlikte kanun yoluna başvurabilirler, hükmü hep birlikte icraya koyabilirler.
Maddi mecburi dava arkadaşları eğer davayı kaybettiyse yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilebilirler. Mahkeme, dava arkadaşlarına yargılama giderlerini davayla ilgilerine göre sorumlulukları oranında paylaştırabileceği gibi, yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığında birden fazla kişiye karşı dava açılmasında maddi hukuktan kaynaklı bir zorunluluk olmadığı halde, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın daha sağlıklı karara bağlanabilmesi ve gerçeğin ortaya çıkabilmesi açısından kanun gereği birden fazla kişiye karşı dava açmak zorunludur.
Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığında dava, davalılardan sadece birine karşı açılırsa hâkim bu noksanlığı re’sen dikkate alacaktır. Diğer davalıların davaya dâhil edilmesi için tarafa süre verilmeli, eğer söz konusu eksiklik süresi içinde tamamlanmazsa davacının dava takip yetkisine sahip olmaması sebebiyle davanın usulden reddedilmesi gerekir.
Şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı sadece kanunda belirtilen durumlarda ve sadece davalı taraf açısından söz konusu olabilir. Bu kuruma ilişkin şu örnekler verilebilir;
Soybağının reddi davasının, ana ve çocuğa karşı veya ana ve kocaya karşı birlikte açılması zorunludur. (TMK m. 286) Dava, koca tarafından açıldığında davalı tarafta ana ve çocuk şekli bakımdan mecburi dava arkadaşı olarak bulunacak ancak dava, çocuk tarafından açıldığında davalı tarafta ana ve koca şekli bakımdan mecburi dava arkadaşı olarak yer alacaklardır.
Tapusuz taşınmazlar için, olağanüstü zamanaşımına dayanarak açılan tescil davasının Hazine’ ye ve ilgili kamu tüzel kişilerine karşı birlikte açılması zorunludur (TMK m. 713/ III).
Asli müdahale davasının davalısı olan ilk davanın davacısı ve davalısı arasındaki ilişki, şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığıdır (HMK m. 65).
Hacizdeki iptal davasının, borçluya ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kişilere (veya bunların mirasçılarına) karşı açılması zorunludur (İİK m. 282).
Cumhuriyet savcısının açacağı evlenmenin mutlak butlanla malul olduğuna ilişkin davada her iki eş, birlikte davalı olarak gösterilir (TMK m. 146, 1).
Resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden taraf, bu iddiasını ancak senet lehine düzenlenmiş olanla, senede resmiyet kazandıran kişiye karşı müstakil bir dava açmak suretiyle ileri sürebilir. Bu davada resmi senet lehine düzenlenmiş olan kişiyle senede resmiyet veren kişi, şekli mecburi dava arkadaşı olurlar (HMK m. 294).
İhtiyari Dava Arkadaşlığı
Birlikte dava açma hakkı olanlar, davalarını birlikte açmak zorunda değillerdir. Bu kişilerden her biri ayrı ayrı da birlikte de dava açabilirler. Davaları arasında Kanun’da belirtilen biçimde ilişki olan birden fazla kişi, davanın davacı veya davalı tarafında birlikte bulunabilirler. Fakat bu durum, mecburi dava arkadaşlığından farklı olarak, taraflara kanunla getirilen bir zorunluluk olmayıp tarafların isteği doğrultusunda oluşabilecektir. Burada davalar arasında aranan bağlantı şartı mecburi dava arkadaşlığındaki gibi sıkı bir bağlantı şartı değildir.
İhtiyari dava arkadaşlığını ortaya çıkaran nedenlerin bulunması durumunda, birden fazla kişinin birlikte dava açması ya da birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılması ile birlikte ihtiyari dava arkadaşlığı ortaya çıkabilir. Buna ek olarak ayrı açılan davaların birleştirilmesi veya iradi taraf değişikliği (taraf katılımı) yapılması yoluyla da ihtiyari dava arkadaşlığı oluşabilir.
İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller, HMK m. 57’ de düzenlenmiştir. İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olacağı üç hal, m. 57’ de şu şekilde düzenlenmiştir:
1-Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun elbirliğiyle mülkiyet dışında bir sebeple ortak olması,
2-Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri,
3-Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.
İhtiyari dava arkadaşlığı kurumunun amaçları usul ekonomisini gerçekleştirmek, çelişkili kararlar verilmesine engel olmak, taraf menfaatini sağlamak ve adil yargılanmayı gerçekleştirmektir.
İhtiyari dava arkadaşlığı davalılar arasında oluşuyorsa, dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Bütün dava arkadaşları bakımından ortak olan bir iddia ve savunma varsa eğer, ihtiyari dava arkadaşlarından birinin bunu ileri sürmesinden diğerleri de faydalanır. Buna göre, ileri sürülen def’inin niteliğine göre diğer ihtiyari dava arkadaşlarına etki edip etmediği değerlendirilmelidir. Bunun için söz konusu def’inin kanunda açıkça düzenlenmiş bir ilişkiye dayanması gerekir. Müteselsil borçluluk ilişkisi buna örnek olarak verilebilir. İşte bu durumda dava arkadaşlarından birinin ortak def’iyi ileri sürmesi diğerlerine de etki edecektir. Zamanaşımı def’i, teselsül ilişkisinden kaynaklanmadığı için birisi tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i yalnızca kendisini ilgilendirir, diğerleri hakkında hüküm ve sonuç doğurmaz.”
İhtiyari dava arkadaşlığında mahkeme, her dava arkadaşı açısından ayrı karar verebileceği gibi hepsi için aynı kararı da verebilir. İhtiyari dava arkadaşlarından birinin talebi reddedilirken diğerininki kabul edilebilir. Dava arkadaşları bakımından farklı kararlar verilmesi halinde mahkeme hükümde bunları mutlaka göstermelidir.
Dava, dava arkadaşlarının lehine sonuçlanmışsa mahkeme, dava arkadaşları lehine karşı tarafı yargılama giderlerine ve kendilerini vekille temsil ettirmişlerse vekâlet ücretine mahkûm eder. İhtiyari dava arkadaşları kendilerini tek vekille temsil ettirmiş olsalar dahi vekâlet ücretine her dava arkadaşı açısından ayrı ayrı hükmedilmesi gerekir.
İhtiyari dava arkadaşlığında davalar birbirinden bağımsızdır. Bu nedenle dava arkadaşları hükmü kendisi için kendi başına istinaf veya temyiz edebilir. İstinaf ve temyiz sınırı ise her dava arkadaşı açısından ayrı ayrı değerlendirilecektir. Kanun yoluna başvuru süresi, her dava arkadaşı bakımından kararın ona tebliğinden itibaren başlayacaktır. Süresinde istinaf veya temyiz yoluna başvurmayan ihtiyari dava arkadaşları hakkında hüküm kesinleşeceği için kanun yoluna başvurmuş olan diğer dava arkadaşlarının başvurusundan yararlanamaz.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
7 Aralık 2021
Basiretli Tacir
BASİRETLİ TACİR
Basiretli tacir, ticaret hukukunda sıkça karşımıza çıkan bir terimdir. Pek çok işte kanun, kişinin basiretli tacir gibi davranmasını zorunlu kılar yahut yeterli görür. Bu sebeple çoğu zaman basiretli tacir gibi davranma ya da davranmamaya çeşitli sonuçlar yüklenmiştir. Bu makalemizde basiretli tacir tanımına geçmeden önce sizlere tacir sıfatının ne olduğundan bahsedeceğiz. Ardından basiretli tacirin kimlere deneceğini ve basiretli tacir gibi davranma yükümlülüklerinin neler olduğunu açıklayacağız.
Tacir Sıfatı Nedir?
Tacir sıfatı ve basiretli tacir olmaya ilişkin tanımlar 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer almaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 12. Maddesine göre bir ticari işletmeyi kendi adına işleten kişiye tacir denir. Tacir sıfatı için kişinin işletmenin tamamını kendi adına işletmesi gerekmez, işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletmesi yeterlidir. Bir ticari işletme açıldığında bu işletmenin kurulduğunun çeşitli yollarla halka ilan edilmesi gerekir. Bu ilan gazete, radyo, sirküler, televizyon veya diğer ilan araçları yoluyla olabileceği gibi ticaret siciline tescil şeklinde de olabilir. Bu yollardan herhangi biriyle ticaret sicilini ilan eden kişinin işletmesi fiili olarak işlemeye başlamasa bile, ticari işletme sahibi tacir sıfatını kazanmış sayılır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 13. Maddesi ise küçük ve kısıtlılar için bir düzenleme getirmiştir. 13. Maddeye göre küçük ve kısıtlı adına, onlara ait ticari işletmeyi işleten yasal temsilci tacir sayılmaz. Bu durumda tacir sıfatı yine temsil edilene, yani küçük yahut kısıtlıya aittir. Sadece cezai hükümler açısından yasal temsilci tacir gibi sorumlu olur.
Türk Ticaret Kanunu’nun 16. Maddesi ise tüzel kişiler için tacir sıfatını düzenlemiştir. 16. Maddeye göre ticari şirketleriyle bir ticari işletme işleten vakıflar, dernekler ve kamu tüzel kişilerince kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılmaktadırlar.
Son olarak, eğer bir kişi kendi adına, bir adi şirket adına yahut hukuken var sayılmayan herhangi bir şirket adına şirket ortağı gibi hareket ederse; iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir sıfatıyla sorumlu olur. Burada kanun, iyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımlarını korumayı amaçlamıştır.
Basiretli Tacir Ne Demek ?
Basiretli tacir kavramının kanunda verilmiş tam bir tanımı yoktur. Fakat Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi basiretli bir tacir gibi davranmayı tacir olmanın yükümlülükleri arasında saymıştır. Ancak kanun, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünü sadece tacirin iş yaptığı ticari alana ilişkin faaliyetleriyle sınırlamıştır.
Basiretli tacir, tacirin sahip olması beklenen bazı özellikleri ifade eder. Öncelikle basiretli bir tacirin işiyle ilgili alanın gerektirdiği teknik bilgilere sahip olması beklenir. Yaptığı işlerde işin gerektirdiği riskleri biliyor, bu risklere uygun önlemler alabiliyor olması gerekir. Aynı zamanda günün ve gelecek zamanların iş hayatı açısından getirebileceği durumları tahmin edebiliyor, bunlara göre iş hayatını planlayabiliyor olması beklenir. Örneğin ödeme planlarını oluşabilecek ekonomik dalgalanma risklerini de göz önünde bulunduracak şekilde yapması gibi.
Basiretli Tacir Gibi Davranma Yükümlülüğü
Kanun koyucu, Türk Ticaret Kanunu’nun çeşitli yerlerinde basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü aramaktadır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, öncelikle Türk Ticaret Kanunu’nun 18. Maddesi, ticari işletme sahibinin iş alanıyla ilgili olarak her faaliyetinde basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü aramaktadır. Takdir edileceği üzere bu çok geniş bir yükümlülüktür. İşletme sahibi yapacağı her işlemin, işletme açısından risklerini düşünerek hareket etmelidir. Aynı şekilde ödeme ve borçlanma planlarını da ülkenin ekonomik durumunu ve ekonomideki olası hareketlenmeleri düşünerek düzenlemesi gerekmektedir. Aksi halde basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü yerine getirmediği iddia edilebilir.
İkinci olarak kanun koyucu, acentelikle ilgili düzenlemelerde acenteye böyle bir sorumluluk yüklemiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 110. Maddesinin 2. Fıkrasına göre acente, müvekkilin aciliyet teşkil eden işlerinde müvekkile ulaşamıyorsa, yetkili olduğu takdirde basiretli bir tacir gibi davranmak koşuluyla kendi görüşüne göre işlem yapabilir.
Ve son olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 286. Maddesi şirketin tasfiyesi sırasında tasfiye memurlarına basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü yükler. 286. Maddeye göre tasfiye memuru, tasfiye sırasında şirketin mal ve haklarının korunması için basiretli bir tacir gibi gereken önlemleri almakla ve tasfiyenin en kısa sürede tamamlanmasını sağlamakla yükümlüdür.
Basiretli Tacir Yargıtay Kararları
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/2029 E., 2021/1677 künyeli ve 14.04.2021 tarihli kararında taraflar arasında imzalanan sözleşmenin fiyatlarla ilgili bir kısmı içeren düzenlemenin ihale dokümanlarından biri olan “idari şartnamede” yer almaması sebebiyle yok hükmünde olduğu ve kanunun emredici hükümleriyle eşitlik prensibine aykırı olduğu iddiasıyla iptal edilmesi istemini davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olduğu, bu sebeple sözleşme yaparken sözleşmeyi iyice değerlendirip hesaplayarak hareket etmesi gerektiğini söyleyerek bu istemi reddetmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/227 E., 2021/847 K. Künyeli ve 03.02.2021 tarihli kararında davacının tacir olup olmadığının araştırılması sonucunda tacir olduğu kanısına varılırsa, davacı kiracının da basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini; kiralananın hukuki ve fiziki durumunu araştırdıktan sonra kiralaması gerektiğini; ve bu arada davalı kiraya veren kiralananın kaçak yapı olduğunu bilerek kiraya verdiğini çünkü davacı kiracının da yargılama sırasında öncesinde de aynı yerde kiracı olduklarını, eski dükkanın sezon sonu yıkılıp yerine dava konusu kiralanın yapıldığını bildirdiğine göre, kiralananın bu durumunu bilerek kiralamış olduğundan hareketle her iki tarafı da kusurlu bularak kusurları oranında hakkaniyete uygun bir indirim yapılmasını içtihat etmiştir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
12 Kasım 2021
Disiplin Cezası
DİSİPLİN CEZASI
DİSİPLİN CEZASI NEDİR?
İdare, kendine has yapılanması, kuralları, hiyerarşisi olan bir kurumdur. Bu sebeple idari organların işleyişi, örgütlenişi ve bu işleyişin belli bir düzen içinde seyretmesi çok önemlidir. İdari örgütlenmedeki düzen idarenin işlem ve eylemlerindeki süreklilik için de önem arz eder. Bu sebeple idari yapılanmalarının kendine has bir düzenleri, denetimleri mevcut olabilir. Disiplin kelime anlamı olarak düzen bağı olmakla beraber kurum içinde insanların kendiliğinden uyduğu ve uymak zorunda olduğu kuralları da kapsar. Bir çeşit nizamlı olma halidir de denebilir.
Disiplin cezası ise herhangi bir kurumdaki idari işleyişe uygun davranmayan, idari işleyişe aykırı hareket eden yahut bu düzen halini bozan kişinin fiilinin sonucunda kişiye uygulanan yaptırımdır. Disiplin cezaları fiilin ağırlığına göre uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya statüyü sona erdirme şeklinde görülebilir. Bahsi geçen bu disiplin cezalarından uyarma ve kınama manevi nitelikte; aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması mali nitelikte ve statüyü sona erdirme disiplin cezası ise kişinin direkt olarak kurumla ilişiğini kestiği için tasfiye edici niteliktedir.
Bir kişi hakkında doğrudan disiplin cezası verilemez. Öncelikle bir disiplin soruşturması yürütülmeli, bu soruşturma sonucunda kişiye bir yaptırım uygulanması gerekiyorsa o zaman disiplin cezasına hükmedilmelidir. İdare hukukunda buna doğrudan disiplin yaptırımı verme yasağı denir. Disiplin soruşturması belli bir usule göre yürütülmelidir. Bir disiplin soruşturması açılabilmesi için öncelikle idarenin söz konusu disipline aykırı fiili öğrenmiş olması gerekmektedir. Bu da çeşitli şekillerde mümkün olabilir. Örneğin ihbar, şikayet, teftiş ve inceleme sonucu, fiilin işlendiğinin bizzat yetkili amirce tespit edilmesi vs… İdare, disipline aykırı fiilin öğrenilmesiyle birlikte bir soruşturma emri çıkarır ve soruşturmaya başlanır. Soruşturmaya başlandıktan sonra disiplin soruşturmacısı, hukuka aykırı olmamak koşuluyla, doğru karara varmasını sağlayacak delilleri toplar. Soruşturmacı, soruşturmayla ilgili birimlerden evrak, eşya istemek; varsa şikayetçi veya ihbarcıyı dinleyip ifadesini almak gibi yetkilere sahiptir. En son aşamada ise soruşturmacı tüm bu deliller ışığında söz konusu eylemin disiplin cezası gerektirip gerektirmediğine karar verir.
DİSİPLİN CEZASINA İTİRAZ
Disiplin cezalarına itiraz için pek çok farklı mevzuat hükmü, usuli süreç mevcuttur. İlgili idari personel bağlı olduğu mevzuata uygun şekilde disiplin cezasına itiraz etmelidir. Örneğin devlet memurları için Devlet Memurları Kanunu’nun 125. Maddesine göre itiraz süresi kararın tebliği anından itibaren yedi gün iken; hakimler veya savcılar için Hakimler Savcılar Kanunu’nun 73. Maddesine göre hakkında disiplin cezası verilen hâkim ve savcılar için itiraz süresi kararın tebliği anından itibaren on gündür. Kişinin itirazı üzerine disiplin cezası yeniden incelenir. Bu incelemenin sonunda disiplin cezası azaltılabilir veya tamamen kaldırılabilir. Fakat her ne şekilde olursa olsun ilk karardan daha ağır bir disiplin cezasına hükmedilemez. Bu durum hukuk güvenliği ve hak arama özgürlüğünün somut bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanımızca itiraz sonucu daha ağır bir cezaya hükmedilmesi, kişilerin disiplin cezalarına itiraz etmekten çekinmelerine sebep olacaktır. Bu sonuç ise dolaylı yoldan “İdarenin işlem ve eylemlerine karşı her türlü yargı yolu açıktır.” Hükmünü işlevsiz hale getirecektir.
Bunun dışında disiplin cezasına idari yargıda iptal davası açmak da mümkündür. İlgili mevzuat gereği süresi içinde idari itiraz yoluna gidip olumsuz sonuç alanlar veya idari itiraz yoluna gitmeyenler disiplin cezasına karşı iptal davası açabilirler. Disiplin cezalarına karşı açılacak iptal davasında görevli ve yetkili mahkeme, ilgili kişinin bulunduğu yer idare mahkemesidir.
DİSİPLİN CEZASI SORGULAMA
Kişilerin disiplin cezası alıp almadıklarını sorgulayabilecekleri bir sistem yoktur. Kanımızca böyle bir prosedürün olmaması da anlaşılabilir. Çünkü bir memur/öğrenci disipline aykırı bir eylemde bulunduğunda, hakkında bir disiplin soruşturması açılır. Kişiye hakkında açılan disiplin soruşturması bildirilir ve savunma vermesi için süre verilir. Bu sebeple zaten memurun/öğrencinin hakkında açılan disiplin soruşturmasından ve soruşturma sonucunda verilecek cezadan haberdar olmaması hukuken mümkün değildir. Ancak bazı durumlarda idari merciler herhangi bir disiplin soruşturması yürütmeden direkt olarak disiplin cezası verebilmektedir. Bu durumda verilen disiplin cezası zaten usul yönünden sakat olduğu için iptal edilecektir ve itiraz süresi disiplin cezası alan memurun/öğrencinin bu cezayı öğrendiği andan itibaren 60 gün olarak başlar.
Bunun dışında kişi yine de hakkında bir disiplin soruşturması, disiplin cezası olup olmadığını öğrenmek isterse bağlı olduğu kurumun özlük haklarıyla ilgilenen birimine başvurarak disiplin cezasını sorgulatabilir.
DİSİPLİN CEZASI ALMADIĞINA DAİR BELGE
Disiplin cezası alınmadığına dair belge kişinin ilgili kurumla ilişkide olduğu (memur, öğrenci vs.) süre içerisinde disipline aykırı herhangi bir davranışı sebebiyle ceza almadığını kanıtlar nitelikte bir belgedir. Disiplin cezası almadığına dair belge çoğunlukla ortaöğretim, lise ve üniversite öğrencileri için gerekli olsa da bazı durumlarda memurlardan da bu belge istenebilmektedir. Ortaöğretim ve lise öğrencileri bu belgeyi “e-okul” adlı internet sitesinden, üniversite öğrencileri bu belgeyi öğrenci işlerine yazacakları bir dilekçe ile temin edebilirler. Memurlar için ise durum farklıdır. Disiplin cezası almadığına dair belge alması gereken memur bu belgeyi e-devlet üzerinden disiplin durum belgesi sorgulayarak alabileceği gibi, bağlı olduğu kurumun sicil kontrolünü sağlayan ilgili birimlerinden de talep edebilir.
DİSİPLİN CEZASI ALMADIĞINA DAİR BELGE ÜNİVERSİTE
Üniversite öğrencilerine disipline aykırı davranışları sebebiyle verilebilecek disiplin cezaları Yükseköğretim Kurumları Kanunu’nun 54. Maddesine göre uyarma, kınama, okuldan kısa süreli uzaklaştırma veya yükseköğretim kurumundan çıkarmadır. Bazı durumlarda öğrencilerin, öğrencilik sürelerince herhangi bir disiplin cezasıyla karşı karşıya kalmadıklarını, yani sicillerinin temiz olduğunu kanıtlamaları gerekebilir. Örneğin çift ana dal, yan dal, yatay geçiş veya iş başvurusu “disiplin cezası almadığına dair belge” şartı aranılan durumlardan bazılarıdır. Bu durumda ilgili öğrenci üniversite rektörlüğüne hitaben yazacağı bir dilekçeyi öğrenci işlerine vererek öğrencilik sicilinin incelenmesini ve disiplin cezası almadığına dair belgenin tarafına ulaştırılmasını talep edebilir.
DİSİPLİN CEZALARINA İLİŞKİN MAHKEME KARARLARI
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 1993/14776 E., 1994/3260 ve 07.03.1994 tarihli kararında davacı işçilerin işbaşı yaptıktan bir süre sonra işlerini bırakıp maç seyretmek için işyerinden ayrılmalarını, durumdan ustabaşını haberdar etmişlerine rağmen, izin verme yetkili amirden izin almadıkları ve işyerine gelen işletme müdürünün bu durumu öğrenmesi üzerine o günkü yevmiyelerinin kesilmesini bir disiplin cezası olarak değil, salt yevmiye kesme cezası olarak değerlendirmiştir.
Kanımızca da somut olayda işçilere karşı yürütülen herhangi bir disiplin soruşturması olmadığından verilen yevmiye kesme cezası bir disiplin cezası olarak değerlendirilemez.
Danıştay 5. Dairesi 2016/19861 E., 2018/14359 K., ve 21.5.2018 tarihli kararında, emniyette komiser olarak görev yapan davacının, meslektaşlarıyla iş ilişkisi dışında yaptığı özel telefon konuşmalarını resmi sıfatın gerektirdiği saygınlığı sarsacak cinsten bir davranış olarak değerlendirmenin Anayasa’nın 20. Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi olan “özel hayata ve aile hayatına saygı” hakkının ihlali olacağını içtihat etmiştir. Bu sebeple, memura verilen altı ay kısa süreli durdurma cezasını bozarak düzeltilmek üzere mahkemeye göndermiştir.
Danıştay 12. Dairesi 2014/10025 E., 2017/5821 K., ve tarihli kararında asıl görevi veri hazırlama ve kontrol işletmeni olan memurun belediyeye borç ödemeye gelen mükelleflerin borçlarını tahsildarın bilgisi dışında kendi kartlarını kullanarak yapmasını ve hesap harcama tutarının bahsi geçen unvana sahip bir memurun sahip olacağı meblağın çok üzerinde rakamlardan oluşmasını açıkça Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D- c maddesine aykırı bulmuştur. Fakat yukarıda künyesi verilen karara konu olayda ilgili memura 125/C-c maddesine aykırılık sebebiyle aylıktan kesme cezası verilmiştir. Devlet Memurları Kanunu’nun 125/ C-c maddesine göre devlete ait resmi araç, gereç, belge ve benzerlerini kendine özel menfaat sağlamak amacıyla kullanan kişiler hakkında fiili aylıktan kesme cezası öngörülmüştür. Fakat her ne kadar bu bendin uygulanması memurun lehine bir sonuç yaratacak olsa da somut olayda memurun kendi kredi kartını kullanıyor olması Danıştay’ca devlete ait resmi araç, gereç, belge kapsamına girmediği sonucunu doğurmaktadır. Bu sebeple Danıştay dosyayı kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere İdare Mahkemesine göndermiştir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.
12 Kasım 2021
Konut Dokunulmazlığını İhlal
KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
Konut dokunulmazlığı ihlal suçu Türk Ceza Kanunu’nun 116. Maddesinde düzenlenmiştir. Konut dokunulmazlığı, aynı zamanda Anayasa’da da güvence altına alınan haklardandır. Konut dokunulmazlığı, doğrudan kişinin güvenliği ve özel hayatıyla ilintili olduğundan oldukça önemlidir. Bu sebeple konut kavramından anlaşılması gereken mümkün olduğunca geniş yorumlanmalıdır. Konut, geçici veya kalıcı olarak kişilerin barınma amacıyla kullandıkları her yerdir. Bu tanımdan hareketle konutun mutlaka kapalı bir alan veya bir taşınmaz olması gerekmez. Bir yerin konut sayılması için kişinin mutlaka gece orada uyuyor olması da gerekmez. Fakat kişinin düzenli olarak kaldığı/ uyuduğu yer elbette ki konut sayılır.
Konut Dokunulmazlığı Nedir?
Konut dokunulmazlığı, konut sahibi yahut konutta yaşayan insanların izni ya da haberi olmaksızın üçüncü kişiler tarafından konuta girilememesi, müdahale edilememesi ve konut içindeki eşyalara el konulamaması şeklinde tanımlanabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 116. Maddesine göre konuta ait eklentiler de konut dokunulmazlığının sağladığı korumadan faydalanabilecektir.
Konut dokunulmazlığı ile her ne kadar kişilerin mülkiyet hakkı da koruma altına alınıyor olsa da asıl amaç özel hayatın gizliliğini koruma altına almaktır. Çünkü kişinin konutu kendisine ait huzurlu ve güvenli bir alan kabul edilmekte, gündelik hayatta kişinin o alanda kendini güvenli hissettiği varsayılmaktadır. Bu sebeple konuta dışarıdan gelebilecek müdahaleleri en aza indirmek ve konuttaki insanların güvenliğinin devamını sağlamak için konutun sükunu konut dokunulmazlığı ile güvence altına alınmıştır.
Konut Dokunulmazlığını İhlali
Konut dokunulmazlığını ihlal suçu iki farklı şekilde işlenebilir. Fail, konut üzerinde hak sahibi olan kişinin rızası olmadan konuta girer yahut konuttan çıkmazsa konut dokunulmazlığını ihlal suçu işlemiş olur. Yukarıda sayılan eylemlerden herhangi biriyle konut dokunulmazlığını ihlal eden fail, mağdurun şikayetiyle altı aydan bir yıla kadar hapis ya da adli hapis cezası ile cezalandırılır. Konuta girme ya da konuttan çıkmama şeklinde gerçekleştirilen konut dokunulmazlığını ihlal suçunun, açık rızaya gerek olmadan girilmesi olağan olan yerler dışında kalan işyerleri ve bu işyerlerinin eklentilerine girmek suretiyle işlenmesi halinde de yine mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis ya da adli para cezası ile cezalandırılır.
Konut dokunulmazlığını ihlal suçu için önemli olan husus konuta girme veya konuttan çıkmama eylemlerinin hak sahibinin rızası dışında gerçekleşmesidir. Burada hak sahibi kavramından anlaşılması gereken sadece konutun mülkiyetine sahip olan kişi değildir. Yargıtay’ca konut içinde yaşayan herhangi bir kişinin rızasının olması rızaya aykırılık unsurunun ortadan kalkması için yeterlidir. Bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 116. Maddesinin 3. Fıkrasında da düzenlenmektedir. Ancak bu fıkra, rızanın geçerli sayılabilmesini ve failin eyleminin suç kapsamı dışına çıkarılabilmesini verilen rızanın meşru bir amaca dayanması koşuluna bağlamıştır.
- Maddenin son fıkrası, konut dokunulmazlığını ihlal suçu için birtakım nitelikli haller öngörmüştür. İlgili fıkraya göre suçu cebir veya tehdit kullanarak, gece vakti işleyen kişi, mağdurun şikayetiyle bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bunun dışında kanun 119. maddede bazı suçlar için ortak nitelikli haller düzenlemiştir. Bu düzenleme kapsamına giren suçlara konut dokunulmazlığını ihlal suçu da dahildir. Türk Ceza Kanunu’nun 119. Maddesinde yer alan ortak hükümlere göre, konut dokunulmazlığını ihlal suçuna uygun düştüğü ölçüde bu suçun silahla, kişinin kendini tanınmayacak hale sokmasıyla , imzasız mektupla ya da özel işaretlerle, birden fazla kişi birlikte, var olan ya da var olduğu sanılan terör örgütlerinin korkutucu güçlerinden yararlanarak, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak işleyen faile verilecek ceza, basit haline göre bir kat arttırılır. Buna ek olarak, konut dokunulmazlığını ihlal suçu işlenirken kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşan hallerinden herhangi biri gerçekleşirse, -örneğin mağdurun organ veya duyularından biri sürekli olarak zayıflayacak bir hasar görürse, yaşamını tehlikeye sokacak bir durum oluşursa yahut mağdur bitkisel hayata girerse- kasten yaralama suçuyla ilgili hükümler ayrıca uygulanır.
Konut Dokunulmazlığı Hakkı
Konut dokunulmazlığı ile korunan hukuksal yarar mülkiyet değil kişinin yaşam güvenliği ve özel hayatıdır. Bu nedenledir ki konut dokunulmazlığını ihlal suçu Türk Ceza Kanunu’nda malvarlığına karşı suçlar bölümünde değil kişi hürriyetine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun sistematiğinden de anlaşılacağı üzere konut dokunulmazlığı hakkına sahip olan kişinin yalnızca malik olmaması bu sebeple makuldür. Kanunun sistematiğinden ve başta da yapmış olduğumuz konut tanımından hareketle konut dokunulmazlığı hakkına sahip olanın yalnızca malik değil, bahsi geçen konut çatısı altında yaşayan herkes olduğunu söylemek mümkündür. Yani konut dokunulmazlığını ihlal suçunun mağduru sadece malik değil, konutta yaşayan herkes olabilir.
Evlilik birliği içindeki eşler birbirlerine karşı konut dokunulmazlığını ihlal suçu işleyemezler. Fakat boşanmış ya da haklarında ayrılık kararı verilmiş kimseler için durum aynı değildir. Bu kişiler birbirlerine karşı konut dokunulmazlığını ihlal suçunun faili yahut mağduru olabilirler. Bunun dışında Yargıtay, aynı evde yaşayan sevgililerin de birbirlerine karşı konut dokunulmazlığını ihlal suçu işleyemeyecekleri kanısındadır. Fakat aynı şekilde bir dönem birlikte yaşamış olmaklar beraber ayrılmış olan eski sevgililer yine birbirlerine karşı konut dokunulmazlığını ihlal suçunun faili ya da mağduru konumunda olabilirler. Bunun dışında, aynı evde yaşıyor olmamakla beraber sevgilisinin evine izni olmaksızın giren yahut evden çıkmayan kişinin konut dokunulmazlığını ihlal suçu işlemiş olacağı doktrinde yaygın olarak kabul edilmektedir.
Konut Dokunulmazlığını İhlal Şikayetinden Vazgeçme
Konut dokunulmazlığını ihlal suçunun basit hali şikâyete bağlı olmakla beraber nitelikli hali re’sen kovuşturulur. Konut dokunulmazlığını ihlal suçunun basit halinde şikâyet süresi altı aydır. Bu süre mağdurun fiili ve faili öğrendiği andan itibaren başlar. Konut dokunulmazlığını ihlal suçunun hem basit hem de nitelikli hali uzlaşma kapsamındadır. Bu sebeple mağdurun şikayetinden vazgeçme hakkı vardır. Mağdurun şikâyeti üzerine konut dokunulmazlığını ihlal suçu için bir ceza davası açılmışsa mağdurun şikayetinden vazgeçmesiyle beraber fail hakkında açılmış olan ceza davası düşer.
Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu Hakkında Yargıtay Kararları
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2020/11156 E., 2021/ 13103 K. Künyeli ve 06.07.2021 tarihli kararında sanığın, ayağını koyarak mağdurun kapıyı kapatmasını engellemesi, mağdurun banyo kapısını kilitlemek isterken sanığın banyo kapısına tekme atarak kapıyı kırması, sanığın tehditlerde bulunması şeklindeki eylemlerini ve bir gün önce de komşusunun sanığı evin giriş kapısını zorlarken gördüğünü söylemesini konut dokunulmazlığını ihlal suçu kapsamında değerlendirmiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/3490 E., 2021/17377 K. künyeli ve 06.07.2021 tarihli kararında sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde mağduru kaçırmaya karar vermeleri, olay mahallinde sanık …’in katılanların evine girmesi, sanık … ve temyiz dışı diğer sanık …’un evin önünde arabada bekleyip gözcülük yapmaları şeklinde gerçekleşen eylemlerini; suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi nitelikli haline uygun görmüş ve cezanın eksik hükmedildiğine içtihat etmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/88 E., 2021/11672 K. Künyeli ve 01.07.2021 tarihli kararında sanığın maktul ile konuşmak için yanına gidip, aralarındaki tartışmanın kavgaya dönüşmesi ile sanık ve suça sürüklenen çocuğun da sanık yanında kavgaya katılıp maktule saldırmaları; maktulün ise …’a kafa atıp çevrede olayı gören insanlarca olayın yatıştırılması sırasında sanıklar ile suça sürüklenen çocuğa hitaben ”a… k…. kürtleri ” şeklinde hakarette bulunması, suça sürüklenen çocuğun yanlarına gelen …’e bıçak verdiği, sanıklar …, …, suça sürüklenen çocuk ve …’in de dahil olduğu grubun, maktule ait berber dükkanına gitmeleri, birinin dükkandaki maktulle konuşması sırasında dışarıda bekleyen diğer sanıkların taraflar itişerek yere düşünce içeri girerek kavgaya dahil olup maktule saldırmaları, bu esnada sanık … … ve …’ın maktulü çeşitli yerlerinden bıçaklamaları sonucunda maktulün iç organ yaralanması nedeniyle hayatını kaybettiği olayda; sanığın maktul ile berber dükkanının içinde konuşuyor olmasından hareketle hak sahibinin rızası dahilinde sayılabileceğini kabul etmiş ve konut dokunulmazlığını ihlal suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığını içtihat etmiştir.

İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında toplumsal cinsiyet, cinsel suçlar gibi alanlarda gönüllü çalışmalar yürütmekte. Bir süredir Polat & Polat Avukat Ortaklığında öğrenci stajyerlik yapmakla beraber web sitesindeki metinlerin yazılmasıyla ilgileniyor.
Yasal Uyarı
Bu sayfadaki içerikler hukuk fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanmış, içeriğin planlaması ve kontrolü büromuz avukatları tarafından yapılmıştır. Bu sayfada yer hazırlanan hukuki bilgiler, hukukçulara ve genel hatlarıyla konu hakkında fikir edinmek isteyen kişilere yöneliktir. Bu bilgilerin doğruluğunu temin etmek için azami çabayı göstermekle birlikte; bilgilerin somut olaya göre geçerliliğinin değişebileceğini veya yasal değişikliklerle güncelliğini yitirebileceğini, avukatlarımızın hukuki görüşleriyle yargılama yetkisine sahip mercilerin görüşlerinin yer yer birbirinden ayrılabileceğini hatırlatmak isteriz.